80’li yılların sonlarında başlayıp 90’lı yıllarda devam eden ilişki gerilimi furyasının en önemli temsilcilerinden biriydi Adrian Lyne. Şimdilerde 80’li yaşlarındaki İngiliz yönetmen, son olarak bundan yirmi yıl önce yine aynı türdeki “Unfaithful” filmine imza atıp emeklilik köşesine çekilmişti. Uzun yıllar sonra yönetmeni sinemaya döndüren ise yine aynı alt türdeki yeni bir film oldu. Ben Affleck ve Ana de Armas gibi iki önemli ismi buluşturan film, ikilinin Hollywood’un en gözde çiftlerinden biri haline gelmesine vesile oldu. Fakat filmin gösterimi yılan hikayesine döndü ve çiftin bu süreçte ayrılmaları da dağıtımcılar için işleri iyice karmaşıklaştırdı. Son olarak film, Amerika’da Hulu’da, Türkiye ve diğer pek çok ülkede ise Amazon Prime Video’da izleyiciyle buluşma şansı yakaladı. Her ne kadar filmin aldığı yorumlar ve eleştiriler hiç iç açıcı olmasa da Ben Affleck ve özellikle de Ana de Armas’ın varlığı pek çok kişi gibi benim de filme şans vermemi sağladı…
Vic (Ben Affleck), teknoloji alanındaki başarısıyla erken yaşta emeklilik elde edebilecek kadar zenginleşen bir adamdır. Güzeller güzeli eşi Melinda (Ana de Armas) ise fazlasıyla özgür ruhlu ve evlilikle kendini sınırlandırmayı reddeden bir kadındır. Küçük bir kız çocuğu sahibi çiftin evliliklerinin temel koşulu sınırsız açık ilişkinin varlığıdır. Melinda’nın ilişki yaşadığı bir adamın ortadan kaybolması ise bu açık ilişkiyi çevresindekilerce şüpheli bir hale getirir…
Açık ilişki, günümüzde varlığını giderek daha çok duyduğumuz bir olgu olsa da pek çok kişi için hala anlaşılması ve varlığının kabul edilmesi çok güç bir kavram. Deep Water’da da bu ilişki formunun en uç noktalarında gezinen bir çiftin hikayesini izliyoruz… Aslında günümüzden çok uzaktaki 1957 yılında yazılmış bir romandan uyarlanan film, karakterlerini derinleştirme çabasına hiç girmemiş. Zaten zor olan hikayesinde izleyicinin karakterlerle bağ kurmasını fazla umursamamış. Filmin senaryosunun asıl sorunlu kısmı ise hikayesinin vaat ettiği gizem ve gerilim unsurları üzerinde de hiç çaba göstermemesi. Filmin gizemi çok hızlı bir şekilde ve hiç heyecan yaratmadan çözülüyor. Devamındaki gerilim ise yeterince tatmin etmiyor. Orta kısımdaki kendini tekrarlayıp filmin gereksiz uzamasına yol açan yapı ve yetersiz hissettiren final filmin diğer problemleri…
Bu kadar çok olumsuzluğa karşın Deep Water’ı baştan sona ilgiyle izlediğimi de itiraf etmem gerek. Bunda da filmi izleme sebebim olan başrol oyuncularının payı çok yüksek. Ben Affleck son dönemde oyunculuk açısından formda, ancak filmin asıl yıldızı şüphesiz Ana de Armas. Kübalı oyuncunun büyüsü bambaşka ve bu filmde de yer aldığı her sahnede ekrana kilitlenmeyi sağlıyor. Umarım uğruna seyredilecek filmlerde oynamak yerine her koşulda izleyeceğimiz filmlerin güzelleşmesine katkı sağlar… Günümüzde bu tür filmlere çok rastlamamamız, muhtemelen çekilenleri de B-filmi oldukları düşüncesiyle direkt elememiz de filmi fazlasıyla sürükleyici bulmuş olmamda etkili bir faktör olsa gerek…
Deep Water, son derece düşük beklentiyle ve pek çok açıdan başarısız bir film olduğunun ön kabulüyle izlemeniz halinde size iyi vakit geçirtme potansiyeli yüksek bir yapım. Tabii gezegende izlenmeyi bekleyen yüzlerce iyi film varken bu koşullarla filmi izlemek için Ben Affleck ya da Ana de Armas hayranı olmalısınız. Ya da yönetmen Adrian Lyne’in önceki işlerinin hayranı olmanız da bir diğer seçenek elbet. Tüm bunlar size uzaksa ardınıza bakmadan filmden uzaklaşabilirsiniz…