2021’in pek verimli geçen Cannes Film Festivali’nde en çok heyecanlandıran filmlerden biri de Finlandiyalı yönetmen Juho Kuosmanen imzalı Compartment Number 6 idi. Festivaldeki Grand Prix ödülünü Farhadi’nin A Hero‘su ile paylaşan film, festival sonrasında da pek çok önemli ödüle aday olarak yılın en çok ses getiren uluslararası filmlerinden bir tanesi haline geldi. Genç yönetmenin ikinci uzun metrajı olan film, tren yolculuğunu merkezine alan filmlere özel bir ilgisi bulunan biri olarak benim de yılın en çok beklenti taşıdığım filmlerinden biriydi…

Laura (Seidi Haarla), Moskova’da öğrenim hayatını sürdüren Finlandiyalı genç bir kadındır. Laura’nın okulda yasak aşk yaşadığı kadın profesörle olan gezi planı son anda iptal olsa da bu iptal Laura’yı vazgeçirmez. Sonunun yaklaştığı belli olan bu ilişkisinden kaçmak isteyen Laura, Rusya’nın kutuplardaki kentlerinden birindeki arkeoloji kalıntısına doğru üç günlük tren yolculuğuna çıkar. Fakat bu yolculuk tahmininden çok daha zorlu başlar. Öyle ki genç kadının kompartımanına denk gelen adam kaba saba bir Rus madenci olan Ljoha’dır (Yuriy Borisov). Birbirlerinin çok zıttı karakterlere sahip olan ikili, birlikte bu küçük alanda iki gece geçirmek zorunda kalacaklardır…

Richard Linklater’ın şahane Before üçlemesi, trenle tanışma konularında çıtayı arşa çıkarmıştı. Tabii bu zirve, benzer konularda başka iyi filmlerin de yapılmasına engel değil. Compartment Number 6, Before serisinin aksine güzel kadın ve yakışıklı erkek formülü yerine soğuk bir Rus coğrafyasındaki daha sıradan insanlarla ilgileniyor. Romantizmden ziyade hikayenin odak noktası birbirinden çok farklı insanların bile birbirlerine katabilecek çok şeyi olmasıyla, ön yargıların yersizliğiyle, iletişimin önemiyle ilgili…

Filmin kendisine yarattığı en büyük handikap erkek başrolüyle ilgili. Senaryonun iyi işlemesi için karakterin özellikle ilk etapta kötü olarak algılanması gerekliliği muhakkak. Fakat filmin ilk sahnelerindeki bir an var ki bu an karakteri seyircinin gözünde affedilmez bir noktaya taşıyor. Keşke bu an olmasaydı, o zaman filmin tüm mesajları daha anlamlı ve doğru olabilirdi…

Finlandiyalı yönetmen, izleyiciye tren atmosferini yansıtma konusunda bir hayli iyi iş çıkarmış. Trenin uzağında kaldığımız giriş ve kapanış kısımlarını ise biraz temposuz buldum… Filmin genel anlamda iyi işlemesinde başrol oyuncularının yüksek performansları büyük etken. Başroldeki Seidi Haarla oldukça iyiydi, Yuriy Borisov ise adı ödüllerle anılmayı hak edecek derecede iyiydi. Eğer onun performansı iyi işlemese filmin çuvallama ihtimali yüksek olurmuş…

Compartment Number 6, mükemmellikten uzak olsa da Avrupa sinemasının bu yıl çıkardığı en iyi filmlerden biri. İlk kez bu filmle tanıştığım yönetmenin övgü alan ilk filmi The Happiest Day in the Life of Olli Maki’yi de izleme isteği uyandırdı. Özellikle benim gibi tren yolculuğu filmlerine özel ilgi duyanların şans vermesini öneririm…

Compartment Number 6

7.5

Puan

7.5/10