The Phoenician Scheme (2025)

Nevi şahsına münhasır yönetmen Wes Anderson, son filmlerinde aldığı eleştirilere aldırmaksızın kendi yolunda yeni filmler üretmeye devam ediyor. Özellikle olağanüstü oyuncu kadroları ister istemez filmlerine belli bir miktarda ilgi duymamızı sağlıyor. Bu seferki heyecanımın sebebi ise muhtemelen kariyerine aktif devam eden yabancı aktörlerden en sevdiğim ikisi olan Tom Hanks ve Bryan Cranston’ı bir araya getirmeyi başarması oldu. Her ne kadar ikisinin rollerinin çok küçük olduğunu bilsem de film çıkar çıkmaz sinemanın yolunu tuttum. Açıkçası beklediğimden de daha iyi bir film buldum. Bana kalırsa yönetmenin son filmleri arasında hikayesi en derli toplu olanı bu film olmuş. Son kısımlarda fazla sarkıp ilgiyi düşürse de dokuz canlılığı abartan bir adam ve mirasçının hikayesini takip etmeye değer buldum. Yönetmenin görsel dili eski cazibesini kaybetse de hala izlemesi keyifli. Başrolde Benicio Del Toro çok iyi iş çıkarmış. Ona eşlik eden Mia Threapleton iyi bir keşif olmuş, Michael Cera ise Wes Anderson’ın dünyasına cuk oturmuş ve filmin dikkat çeken yıldızı olmuş. Filmi izleme sebebim olan Tom Hanks ve Bryan Cranston’ın basketbol sahnesi muhtemelen filmin en eğlenceli sahnesiydi. Benedict Cumberbatch’in fazla sahte duran sakalını sevemedim. Scarlett Johansson, Jeffrey Wright, Riz Ahmed, Willem Dafoe filmin yıldızlarla dolu kadrosunun sadece birkaç diğer yıldızıydı. Tabii hemen hepsinin konuk oyuncu tadında performanslar olduğunu not düşmek gerek… Neticede The Phoenician Scheme, yönetmenin beğendiğim filmlerinden biri oldu. Buna karşın bir gün “çok iyi” bir Wes Anderson filmi izleyip izlemeyeceğimizin cevabı bu filmde saklı değil…

The Phoenician Scheme
7.0

Materialists (2025)

2023’te “Past Lives” ile sıra dışı bir başarı elde edip o yılın ödül avcılarından birine imza atan Celine Song, arayı çok açmadan bu kez gişeye oynayan bir filmle ters köşe dönüş yaptı. New York’ta zenginleri birbirleriyle eşleştiren bir çöpçatanlık firmasında çalışan bir kadının kendi değerlerini sorgulamasını ele alan film, aslında Türk sinema ve televizyonlarında sıklıkla rastlanan zengin – fakir çatışmasını günümüz Amerika’sının penceresinden ele alıyor. Açıkçası ben filmi çok sevdim. Yönetmenin önceki filmi Past Lives’tan çok daha keyif alarak izledim. Tabii ikisi aynı kulvardaki işler olmadığından karşılaştırmak doğru olmaz ama Materialist’teki karakterler çok iyi yazılmış, ilgi çekici karakterlerdi ve filmdeki replik kalitesi de bir hayli yüksek. Özellikle Dakota Johnson’ın oynadığı Lucy karakterine bayıldım. (İtiraf etmeliyim ki Dakota Johnson’a genel olarak bayılıyor olmam da etkili olmuş olabilir.) Pedro Pascal’ın canlandırdığı Harry karakteri de oldukça ilgi çekiciydi. Günümüz dünyasında aşkın arkasındaki motivasyonları kurcalayan çok da ciddiye almadan izlenmesi gereken keyifli bir seyirlik diyebilirim…

Materialists
7.5

F1 (2025)

Netflix’in belgesel dizisi “Drive to Survive”, başta ABD olmak üzere tüm dünyada Formula 1’e olan ilgiyi yeniden en üst seviyeye çıkardı. Bu büyük ilginin beyazperde için de fırsat olabileceğini gören yapımcılar, bu yazın en iddialı gişe filmlerinden biri olarak F1’i izleyici karşısına çıkardılar… Üç yıl önceki yaza damgasını vuran Top Gun: Maverick’in arkasındaki yönetmen Joseph Kosinski, şüphesiz bu film için doğru bir seçim olmuş. Tıpkı o filmdeki gibi genç çırak, yaşlı usta çatışması bir kez daha başarılı şekilde kurgulanmış. Tıpkı o filmdeki gibi klişelerden korkmak yerine onları en iyi şekilde uygulamaya odaklanılmış… Filmde gerçek Formula 1 takım, pilot ve görüntüleri kullanılmış ve bu durum filmin gerçekçiliğine büyük katkıda bulunmuş. Her ne kadar Formula 1’i yakından takip edenlerin mantıksız bulacağı bazı olaylar ters yönde etki yaratsa da… Filmin iyi işlemesindeki önemli paylardan biri Brad Pitt’e ait. Aslında eforsuz bir performansla en alışıldık haliyle karşımıza çıkan Brad Pitt, doğal karizmasıyla karakteri ve filmi yukarıya taşımış. Ona eşlik eden genç pilot rolündeki Damson Idris fena değildi, Javier Bardem ve Kerry Condon filme katkıda bulunan diğer önemli oyunculardı… Filmin teknik tarafı ise kusursuza yakındı. Hans Zimmer imzalı müzikler, baştan sona tempoyu düşürmeyen ses tasarımı ve film çıkmadan aylar öncesinden film hakkında heyecanlanmamızı sağlayan soundtrack şarkıları filmin en önemli artıları arasında sayılabilir… Uzun lafın kısası F1, senaryosuyla çok heyecan yaratmasa da çok iyi işlenmiş seyir zevki yüksek bir film…

F1: The Movie
8.0