Geleneksel sinemaların tarihteki en zorlu dönemeçlerinden birinden geçtiği şu günlerde sinemaların can simidi 80’lerden geldi… 1986 yılının en çok gişe yapan filmi Top Gun, günümüzde hala çok ünlü bir film olsa da sanıyorum devam filminin devasa etkisi hiç kimselerce beklemiyordu. Dile kolay 36 yıl sonra gelen devam filmi, ilk gösteriminden itibaren inanılmaz bir sevgi görerek tüm zamanların en çok gişe film yapan filmlerinin arasına adını yazdırdı…
İlk film üzerinde herhangi bir nostaljik his beslemeyen, ilk izleyişini birkaç yıl önce gerçekleştirip filmi hiç sevememiş biri olarak yeni filmle ilgili beklentim minimum düzeydeydi. Yeni filme gelen yüksek doz övgüler sonrası ilk filme ikinci kez şans verip yine hiç sevememiş olmak da beni aylarca sinemadan uzak tutmaya sebep oldu. En nihayetinde film ile yollarımız kesişti ve evet, söylenenler doğru. Top Gun: Maverick, sinema tarihinde ilkinin en çok üzerine çıkan devam filmlerinden bir tanesi…
“Top Gun”, Amerika’nın en yetenekli savaş pilotlarının yetiştirildiği bir eğitim programı. Yıllar yıllar önceki ilk filmde bu programdaki birbirinden yetenekli pilotların rekabetinde, yetenekli olduğu kadar ukala bir genç olan Maverick’e (Tom Cruise) odaklanmıştık… Aradan geçen uzun yıllarda Maverick karakteristik özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Hala çok hırslı, kafasının gitmeyi çok seven ve de çok çok yetenekli bir pilottur… Amerikan ordusuna uzun yıllardır hizmet eden Maverick’in yeni görevi ise yıllar önce mezun olduğu Top Gun’da eğitici olmaktır. Maverick için zaten hiç istenmeyen nitelikteki görev, yıllar önceki dönem arkadaşı Goose’un oğlu Rooster’ın (Miles Teller) öğrenciler arasında oluşuyla tamamen tatsız bir hal alır…
Top Gun: Maverick, her şeyden önce geleneksel sinemanın formüllerini çok iyi uygulayan bir film. Filmin izleyiciye yeni bir şey sunma ya da derin mesajlar taşıma amacının olduğunu söylemek çok güç. Filmin başarmaya çalıştığı şey ise katıksız seyir zevki ve bu konuda da başarılı olduğu bir gerçek…
Top Gun: Maverick’in ilk filmin çok üzerinde bir film olmasındaki en önemli faktör karakter derinlikleri… 1986 yılındaki ilk filmdeki karakterlerde, onları umursamamı sağlayacak nitelikler bulunduklarını söylemem mümkün değildi. Yeni filmde ise özellikle ana karakterimiz Maverick, yaşanmışlıklarını kolayca hissettiğimiz derinliği çok yüksek bir karaktere dönüşmüş. Bunda hem Tom Cruise’un üst düzey performansı hem de Miles Teller’ın oynadığı Rooster karakteri üzerinden kurulan bağın etkisi çok yüksek. Zaten filmin büyük kısmı da bu iki karakterin etrafında gelişiyor…
Aksiyon sineması hiçbir zaman favori sinema türlerimden olmasa da Tom Cruise’un bu türü daha gerçek kılma çabasına hayran kalmamak güç. Artık 60 yaşına gelen oyuncunun nihayet yaşlanmaya başladığını belki de ilk kez bu filmle fark ediyoruz. Fakat 60 yaş, Tom Cruise’un çılgınlıklarına kesinlikle engel olmamış. Filme başrol olmanın çok ötesinde katkı sunan Cruise, kadroyu havacılık eğitiminden geçirdiği gibi gerçek uçaklarla gerçek sahneler çekilmesini sağlamış. Bazı riskli sahnelerde dublör kullanmayı reddetmiş… Hepsinin ötesinde ise kariyerinin en güçlü performanslarından birini sergilemiş…
Filmde Tom Cruise’a eşlik eden kadroda en çok öne çıkan isim Whiplash ile ne kadar yetenekli bir aktör olduğunu kanıtlayan Miles Teller olmuş. Gerçek hayatta geçirdiği gırtlak kanseri nedeniyle sesini kaybeden tecrübeli aktör Val Kilmer, filmin orijinal kadrosundaki iki isimden biri olarak az ama öz bir görüntü sergilemiş. Maverick & Iceman sahnesi filmin en iyi sahneleri arasındaydı… İlk filmde sadece bahsi geçen bir karakteri canlandıran Jennifer Connelly de her zamanki sevmesi çok kolay performanslarından birini göstermiş. Fakat filmdeki bu romantik ilişkide her şey Connelly’nin sevilebilirliğine bırakılmış, hikayesi eğlenceli olsa da cılız kalmış… Jon Hamm de kendisine çok yakışan bir rolle filme pozitif bir katkı sunmuş…
Top Gun: Maverick, neden iyi bir film olduğunu açıklaması çok kolay olmayan filmlerden biri. Öyle ki filmde hiçbir şey olağanüstü değil, izleyene neredeyse hiçbir şey katmayan bir film. Buna karşın filmdeki sıradan her şey o kadar iyi işlenmiş ki izleyiciyi hem eğlendiren, hem duygulandıran, hem geren güçlü bir yapım çıkmış ortaya. Sonunda yaşlanmaya başlamış Tom Cruise’un güçlü performansı, arkadan kendini hissettiren Lady Gaga şarkısı, yıllar önceki ilk filmin nostaljik unsurları da eklenince Top Gun: Maverick yılın en sürükleyici, seyir zevki en yüksek filmlerinden biri haline gelmiş. Benim gibi en sona kalanlardansanız sinemalardan tamamen kalkmadan izlemenizi öneririm…