Ve sıra geldi 2016 yılının son film yorumuna… Bu aynı zamanda bu yıla dair 91. film yorumu anlamına geliyor. Hala 2016’ya ait Sieranevada, Dangal, My Life as a Zucchini gibi izlemek istediğim ama erişim şansım olmadığım için izleyemediğim birkaç film var ama artık sezonu kapama zamanı geldi. Lafı fazla dolandırmadan yarınki izleryazar Film Ödülleri öncesindeki son filmimize geçelim…
80 yaşını geçmesine karşın üretmeye devam eden tecrübeli yönetmen Ken Loach, doğrusu bugüne kadar yakından tanıdığım bir yönetmen değildi. Hatta bugüne kadar bir filmini izlemişliğim yoktu. Ken Loach ile ilk tanışmam ise kendisine 2. Altın Palmiye ödülünü kazandıran I, Daniel Blake ile oldu. Her ne kadar filmin Toni Erdmann’ın yerine Altın Palmiye’yi kazanması sinema çevrelerince hoş karşılanmasa da yılın çok övgü alan filmlerinden biri oldu I, Daniel Blake.
Daniel Blake, 60’lı yaşlarına girmek üzere olan eski bir marangozdur. Geçirdiği kalp krizi sonrası işini yapamaz hale gelir, fakat bürokratik engellere takıldığı için çalışamadığı gibi parasını da alamaz. Daniel Blake, pes etmek istemeyerek çalışıp kendisine iş bulmak ister. Fakat bu o kadar kolay değildir, özellikle çağın gerisinde kalmış bilgisayar kullanmayı hatta CV’nin ne demek olduğunu bilmeyen Daniel Blake gibi bir adam için. Daniel dertleriyle boğuşurken kendisine benzer durumda bulunan iki çocuk annesi Katie ile tanışır. İkisinin ortak dertleri sayesinde aralarında bir dostluk kurulur…
Film, hemen hepimizin hayatında sıklıkla karşılaştığı bürokratik sorunları yüzümüze vuran, insanlığın öldüğü robotlaşmış mekanizmaları yerden yere vuran bir eleştiri filmi. Daha önce pek çok işlenmiş şeyleri aslında çok da çarpıcı olmayıcı bir şekilde, hatta epey sıradan bir şekilde işliyor. Filmin gerçekçiliği ve sürükleyici sayılabilecek yapısı ortaya izlemeye değer bir yapım çıkmasını sağlamış. Fakat insan bu kadar ödül kazanan bir yapımdan daha yenilikçi, yeni bir şeyler de söyleyen bir şeyler görmek istiyor. Ayrıca filmin mesaj kaygısının gereğinden biraz fazla ön plana konulması da dezavantaj haline dönüşmüş.
Filmde Daniel Blake rolüyle Dave Johns’u izliyoruz. Daha önceden Dave Johns’u tanımıyor olabilirsiniz ki bu çok normal, çünkü kendisi ilk kez bu filmle birlikte sinemaya adımını atmış. Ona eşlik eden genç oyuncu Hayley Squires ise filmde oldukça etkileyici bir performans ortaya koymuş. BAFTA’daki yardımcı kadın oyuncu adaylığının boşa alınmadığını söylemek mümkün, yılın takdire değer yardımcı kadın oyunculuk performanslarından biri kesinlikle…
Neticede I, Daniel Blake verdiği mesajlar açısından değerli bir film olabilir ama yönetmen keşke bunu daha yenilikçi ve daha ilgi çekici bir şekilde yapabilseymiş. Yılın izlenebilir filmlerinden biri ama Altın Palmiye ödüllü diye düşünerek çok fazla beklenti yüklenmesi gereken bir film de değil…
[…] en üretken yönetmenlerinden Ken Loach, Cannes’da Altın Palmiye kazanan filmi “I, Daniel Blake“in üç yıl sonrasında yeni filmiyle bir kez daha dikkatleri çekmeyi başardı. Özellikle […]