Amazon’un bugüne kadar ürettiği en başarılı dizilerin başında gelen The Marvelous Mrs. Maisel, yanlış zamanda yanlış şekilde tanıştığım dizilerden biriydi daha doğrusu biriymiş… 2017’nin son aylarında yayın hayatına başlayan diziyi yeni dizilere bağlanma isteğimin pek olmadığı bir dönemde izleyip fena bulmamama rağmen iki bölümde terk etmiştim. İlk sezonuyla geçen yılki Emmylerde en iyi komedi dizisi dahil pek çok ödülü silip süpürmesi ve ardından da hemen her ödül töreninde karşıma çıkmasıyla bu sezonki izleryazar TV Ödülleri’ne yaklaşırken diziye bir şans daha vermeyi zorunluluk hissettim. İyi ki de hissetmişim, özellikle ikinci sezonuyla The Marvelous Mrs. Maisel ekranlardaki favori dizilerim arasına girdi…
1950’ler New York City’sindeyiz. Midge Maisel (Rachel Brosnahan) mutlu bir evliliği, iki küçük çocuğu olan muhteşem bir ev kadını. Komedyen olmak isteyen eşi Joel’ın (Michael Zegen) da en büyük destekçisi. Midge için her şey yolunda giderken eşinin kendisini terk etmesiyle hayatı alt üst olur ve bir anda kendini komedi sahnesinde bulur…
1950’lerde bir kadının stand-up yapmasının şaşırtıcılığı ve zorluğunu tahmin ediyor olmalısınız. Her ne kadar hikaye medeniyetin merkezi sayılabilecek bir noktada geçse de kadının toplumdaki yeri günümüzle karşılaştırılmayacak seviyede. The Marvelous Mrs. Maisel da o döneme ışık tutan, kadını yücelten ve bunu son derece ilgi çekici, eğlenceli bir yolla yapan kalite kokan bir iş…
The Marvelous Mrs. Maisel her şeyden önce prodüksiyon kalitesi olarak oldukça başarılı bir iş. Bu yönüyle çok farklı tarzda diziler olsa da Boardwalk Empire özlemimi bir nebze dindirdiğini söylemem yanlış olmaz. Dizideki şarkı seçimleri şahane ve dönemi iyi bir şekilde yansıtıyor. Gerek yönetmenlik, gerek kurgu her şey yerli yerinde. Yani dizinin aldığı onlarca ödül tesadüf değil ve hemen hepsini hak ediyor…
The Marvelous Mrs. Maisel’ın en büyük artılarından biri de karakter zenginliği ve castın inanılmaz başarısı. Daha önceleri House of Cards’tan tanıdığımız başrol Rachel Brosnahan resmen döktürüyor. Ortaya öyle bir enerji koyuyor ki bazen onun hızını yakalamak zorlayıcı bile olabiliyor. Farklı bir oyuncuyla dizinin bu etkiyi yaratması çok zor olurmuş, çünkü karakterin dizideki etkinliği diğer karakterlerin çok önünde…
Midge’in menajeri, en büyük yardımcısı Susie rolündeki Alex Borstein de çok iyi bir seçim olmuş. Midge ile çok zıt karakterde olsalar da ikisinin karşılıklı performanslarını izlemek bir hayli keyifli… Midge’in ailesinde anne Rose rolünde karşımıza Marin Hinkle çıkıyor. Two and a Half Men’den tanıyabileceğimiz oyuncunun performansı da oldukça çarpıcı, karakteri keyifli. Baba Abe ise dizinin belki de en renkli karakteri. Monk ile 3 kez Emmy ödülü kazanan Tony Shalhoub bu rolde bir kez daha parlayarak dikkatleri üzerine çekiyor…
İkinci sezon ilk sezondan farklı olarak mekan kullanımını biraz genişletti. Sezona Paris’te başladık ve Catskills’deki tatil sezon içinde ciddi yer tuttu. Midge’in burada tanıştığı Benjamin rolündeki Zachary Levi sezonun bir başka yıldızıydı. Chuck’tan sonra oyuncuyu bir hayli farklı bir rolde izlemek sezonun güzelliklerindendi.
Karakterlere alıştıkça daha çok seveceğiniz The Marvelous Mrs. Maisel’a mutlaka şans verin derim. İlk sezonu daha durağan geçen dizi, ikinci sezonda hızını da arttırarak muhteşem bir kıvama geldi. Dizinin sekiz bölümlük ilk sezonunun ardından, ikinci sezon on bölümlüktü. Üçüncü sezon da aynı şekilde on bölüm olarak 2019 içerisinde karşımızda olacak. Bölümler ortalama 50 dakika civarında ve bir hayli eğlenceli…
Yorum Yazın