Geçtiğimiz gün adaylarını açıklayan, İngilizlerin en prestijli ödülleri olan BAFTA’da çoğu aday herkesin beklediği isimler olsa bir aday vardı ki varlığıyla herkesi şaşırtmayı başardı. Elbette Jessie Buckley’nin kazandığı en iyi kadın oyuncu adaylığından bahsediyorum. Bu yıl The Aeronauts ile de karşımıza çıkan İngiliz yönetmen Tom Harper’ın yönettiği ve ilk gösterimini 2018’daki Toronto Film Festivalinde yapan film, gözlerden uzak kalmış olsa da BAFTA’nın gözünden kaçmamış. Çok da iyi olmuş, bu sayede yılın gizli hazinelerinden birini keşfetmiş oldum…
Rose-Lynn (Jessie Buckley) Glasgow’da yaşayan ve bir yıllık kaldığı hapisten yeni çıkmış genç bir kadındır. En büyük hayali Amerikan country müziğin başkenti Nashville’deki ünlü isimlerden biri haline gelmek olan bu genç kadının hayat gerçekleri ise çok farklıdır. Çocuk sayılabilecek yaşta sahip olduğu iki çocuğuna bakmak zorunda olan Rose, bir ailenin yanında gündelikçi olarak çalışmaya başlar…
Hayattaki yolunu bulmak isteyen, hayallerine ulaşmakla gerçekler arasında kalan bir kadının mücadelesini anlatan Wild Rose, şüphesiz benzer sularda yüzen ne ilk ne de son film. Fakat filmin başrolünde oynayan Jessie Buckley, o kadar iyi ki aslında çok da farklı bir şeyler sunmayan senaryoyu tek başına bir üst düzeye taşımayı başarıyor. BAFTA’da aldığı adaylığı şüphesiz hak etmiş, film daha fazla kişiye ulaşabilseydi ödül sezonunun güçlü rekabetçilerinden biri olabilirmiş. Jessie Buckley’nin filmdeki en büyük yardımcısı ise filmdeki son derece başarılı müzik kullanımı. Jessie Buckley’nin müzik performansları başarılı, ancak onun dışında film içerisinde kullanılan şarkı seçimleri de tam isabet… Filmin final şarkısı “Glasgow” ise bu yıl izlediğim bir filmdeki en etkileyici şarkı olabilir…
Özetle çok farklı bir konusu olmasa da Wild Rose, güçlü başrol performansı ve çok başarılı şarkı seçimleriyle beklentilerimin üzerine çıkmayı başardı. Bu yılki müzik filmleri içerisinde en iyisi olmayı başararak bu yıl bu konudaki yetersizliği bir nebze gidermiş oldu…
Wild Rose
