Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını şüphesiz sinema dünyasını da derinden etkiledi. Pek çok film gösterimden çekildi ve çekimleri süren filmlerin çekimleri durduruldu. Bu durum doğal olarak blogdaki sinema yazısı sıklığını da etkileyecek olsa da önümüzdeki birkaç gün birkaç film yorumuyla karşınızda olacağım. Adeta bir distopyayı yaşadığımız şu günlerde yeni sezonun açılışını da bir distopya filmiyle yapmanın ideal bir seçim olacağını düşündüm. Netflix’in olay yaratan İspanyol yapımı filmi The Platform ya da orijinal adıyla El Hoyo’dan bahsediyorum…
Filme ana karakterimiz Goreng’in (Ivan Massague) gözlerini bir hapishanede açmasıyla başlıyoruz. Fakat bu hapishane bildiğimiz hapishanelerden çok daha farklı. Dikey bir mimariye sahip ve kaç kattan oluştuğunu bilmediğimiz bu hapishanede, her katta iki kişi yaşıyor. Ve en üstten en alta doğru bir platform üzerinde zengin bir yemek menüsü aşağı doğru iniyor. Her mahkum otuz günde bir kendini farklı bir katta buluyor…
The Platform, hiç şüphesiz özgün bir konuya sahip çarpıcı bir film. Bununla birlikte de izlemesi oldukça rahatsız edici bir film. İzleyicinin adeta kanını donduran görüntülere ev sahipliği yapan film, kapitalist sisteme olan eleştirini fazla bariz göze soksa da anlatma yoluyla izlemeye değer nitelik taşıyor. Ana mesajının yanı sıra filmden pek çok alt mesaj çıkarabilmek de mümkün…
Bu film ile ilk uzun metraj filmine imza atan yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia iddialı bir giriş yapmış oldu. Başroldeki Ivan Massague de gayet başarılı. Tıpkı kadronun geri kalanı gibi…
Eğer metafor sinemasından hoşlanıyorsanız The Platform bu yılki favori filmlerinizden biri olabilir. Fakat bence bu konudan çok daha iyi bir film ortaya çıkarılabilirdi. Kısa süresine karşın filmin temposu süre ilerledikçe düşüyor ve özellikle filmin sonu bir hayli yetersiz hissettiriyor. Bu kadar rahatsız edici, sert sahneye gerek var mıydı ondan da emin değilim. Yine de her türlü sahneye hazırlıklıyım, özgün bir şeyler izlemek istiyorum diyorsanız şans verin derim. Aklınızda yer edecek bir film olduğu kesin…