Büyük dizi yıldızlarının sinemaya geçişleri çoğu zaman oldukça zorlu oluyor. Fenomen haline gelen karakterlerden sıyrılmalarının zorluğundan mıdır bilinmez ama durum bu. Tabii bahsettiğim bu durumun istisnaları da yok değil. O istisnaların başında da Bryan Cranston geliyor. Breaking Bad ile tam 4 kez Emmy ödülü kazanmayı başaran Bryan Cranston daha dizi bitmeden Oscar ödüllü Argo’da yer aldı. Şimdilerde ise arka arkaya başrolünde yer aldığı projeleri önümüze çıkmaya başladı. Hatta onlardan Trumbo ile geçtiğimiz yıl Oscar adaylığı da almayı başardı. Ben de bir Breaking Bad ve Walter White hayranı olarak Bryan Cranston’ın sinema kariyerini büyük bir ilgiyle takip ediyorum. İşte o Bryan Cranston’ın bu yıl içerisinde yer aldığı filmlerden biri The Infiltrator oldu. Ne yazık ki film, gişede pek başarılı olamadı ve eleştirel olarak da ortalamanın az üstü diyebileceğimiz kıvamda eleştiriler aldı. Ben yine de beklentilerimi düşürmedim fakat maalesef beklentilerimi karşılayamayan bir iş buldum karşımda…
The Infiltrator, son günlerde Narcos dizisiyle yeniden gündem olan Pablo Escobar’ın da içinde bulunduğu bir uyuşturucu çetesinin çökertilmesi için çetenin içine sızan bir casus olan Robert Mazur’un gerçek hikayesini konu alıyor. Her ne kadar Bryan Cranston’ı yeniden uyuşturucu odaklı bir dizide görmek heyecanlandırıcı gibi dursa da ne yazık ki The Infiltrator, bu konuda yapılabilecek en sıradan filmlerden biri olmuş…
Filmde olaylara Mazur’un gözünden bakıyoruz ve onun yaşadığı zorlukları anlamaya çalışıyoruz. Daha doğrusu yönetmenin yapmak isteyip de yapamadığı bu olmuş. Bugüne kadarki işlerinde belli bir çizgiyi aşamayan yönetmen Brad Furman bu film için oldukça yetersiz kalmış. Birkaç sahneyi dışarıda tutacak olursak ortaya sıradan, ruhsuz, ilgi çekici olmaktan uzak bir iş çıkmış.
Filmi izleme sebebim olan Bryan Cranston, bu filmde son filmlerinde alıştığımız gösterişli performanslarının aksine daha sade bir performansa imza atmış. Ona eşlik eden kadronun ilgi çekici olmayışı da filmin eksilerinden olmuş. Tabii güzelliğiyle büyüleyen Diane Kruger’ı hariç tutabiliriz bu durumdan.
Özetle The Infiltrator, benzerlerinden bir sürü olan ortalama bir casus filmi olmuş. Kötü mü? Kesinlikle değil ama daha önce pek çok kez işlenmiş bir şeyi filme dönüştürüyorsanız ortaya biraz farklı bir şeyler katmanız gerekir. İşte The Infiltrator bunu başaramamış…
Yorum Yazın