İlk gösterimini 2020’deki Sundance Film Festivali’nde yapıp epey övgü toplayan Nine Days, nihayet 2021 sonlarına girilirken izleyici karşısına çıkabildi. Japon-Brezilyalı yönetmen Edson Oda’nın ilk uzun metrajlı filmi olan Nine Days, tanıdık yüzlerden oluşan kadrosu bir yana son derece ilginç konusuyla izleme listeme zorlanmadan dahil olmayı başardı…

Bir zamanlar dünyada yaşamış olan Will (Winston Duke), şimdilerde dünyaya doğmaya aday ruhlarla mülakat yapıp içlerinden seçtiklerini dünyaya göndermektedir. Bir yandan da daha önceki seçtiği ruhların yaşamlarını izleyerek kendi seçimlerinin sonuçlarını görmektedir… Will, yine içlerinden birini dünyaya göndereceği altı kişilik bir mülakat grubunu ağırlamaya başlar. Adayların Will’i yaşama ikna etmek için dokuz günlük süresi olacaktır. Dokuz günün sonunda bir kişi dünyaya hak kazanırken diğerleri ise hiçbir zaman yaşam hakkı kazanmadan sonsuzluğa uğurlanacaktır… Will için bu mülakat grubunu diğerlerinden farklı yapan ise hemen öncesinde önceki seçimlerinden birinin dünyada yaşadığı trajik olay ve de son derece farklı bir aday ruh olan Emma (Zazie Beetz) olacaktır…

Nine Days, ender görülen türden konuya sahip ilgi çekici bir film. Yaşam üzerine felsefik tartışmalara davet çıkaran filmin konusuyla hemen kazanacağı izleyiciler olduğu gibi konuyu çok anlamsız bulup hemen terk edecek izleyici adayları olduğunu da tahmin ediyorum… Tabii bu tip felsefi konuları işlemenin zorluğu da aşikar. Özellikle de Nine Days gibi prodüksiyon yönünden basit tutulmuş, büyük ölçüde tek mekanda geçen ve de kendini izleyicinin soyut değerlendirme gücüne bırakan bir filmden bahsediyorsak senaryoya çok büyük yük düşüyor…

Nine Days’in üzerine düşündürdüğü şeyleri sevsem de senaryoyu hem sürükleyicilik anlamında hem de felsefik anlamda beklediğimden çok daha düşük seviyede buldum. Özellikle ana karakterimiz Will’in varoluş sancılarıyla ilgili kısımların ilgimi çok çektiğini söyleyemem. Sunulabilecek çok daha ilginç şeyler varken bu kısma saplanmak benim açımdan filmin yetersiz olmasının temel sebebiydi. Ele aldığı bu konuyu da iyi nihayetlendirebildiğine inanmıyorum…

Us filmindeki performansından tanıdığımız Winston Duke’un başroldeki performansını fena bulmasam da doğrusu kendisini sürekli depresif ve aksi hallerde izlemek beni bir hayli yordu. Bunda da ana etken senaryoydu elbette. Tony Hale, Benedict Wong, Bill Skarsgard gibi isimler olumlu performanslar sunsalar da filmde ilgiyi canlı tutmayı sağlayan performans Zazie Beetz’e aitti. Filmin en eğlenceli karakterini çok iyi canlandırarak performansıyla filmin en önemli artılardan biri olmuş…

Nine Days, bana göre yüksek potansiyelinin çok altında kalan ortalama bir filmdi. İlginç konusunu ve düşündürdüğü şeyleri sevsem de bu konudan çok daha iyisinin çıkarılabileceği kesin. Eğer yavaş tempolu, tek mekanda geçen ve felsefe yapma amacı taşıyan işleri seviyorsanız şans vermek isteyebilirsiniz. Ne de olsa böyle filmler karşımıza sık çıkmıyor…

Nine Days

5

Puan

5.0/10