Bu yılki Berlin Film Festivali’nden İstanbul Film Festivali’nin haziran seçkisine sıçrayan filmlerin bir diğeri de benim için festivalin kapanış filmi olan “Fabian: Going to the Dogs” idi. Daha çok televizyonda yaptığı işlerle saygınlık gören deneyimli Alman yönetmen Dominik Graf imzası taşıyan film, yeni bir “Never Look Away” keşfetme umuduyla hevesle beklediğim bir filmdi. Buna karşın beklediğimden çok farklı bir buldum karşımda, ne yazık ki bu farklılık benim için büyük bir hayal kırıklığı anlamındaydı…
1930’lu yılların Berlin’indeyiz. Birinci Dünya Savaşı’nın ülke üzerindeki etkileri sürerken Hitler’in ayak sesleri yavaş yavaş duyulmaya başlanıyor. Fabian (Tom Schilling), bu pek hoş olmayan ortamda reklamcılık işleriyle uğraşan genç bir adamdır. Gece hayatına da yakınlık duyan bu genç adam, gönlünü oyunculuk hayali kuran genç Cornelia’ya (Saskia Rosendahl) kaptırır. Fakat Berlin’in boğucu atmosfere sahip olduğu bu yıllarda hayatını düzlüğe çıkarabilmek Fabian için hiç kolay olmayacaktır…
Türkçeye “Bok Yoluna Gitmek” adıyla çevrilen ve Nazi Almanyası döneminde pek çok yasağa maruz kalan kitaptan uyarlanan film, aydınlatmaya çalıştığı dönemle kolayca ilgimi çekmeyi başarmıştı. Fakat ne yazık ki aydınlatma şeklini hiç parlak bulamadım. Yönetmenin ortaya farklı bir stil koyma çabasının filmin anlatısının önüne geçmesi bana göre en büyük problemdi. Filmdeki hemen her sahnede biçimsellik ön plandaydı ve filmin denediği tekniklerin hayranı olduğumu söyleyemem. Zaten 3 saatlik aşırı uzun süresiyle göz korkutan bir yapımdaki bu kadar deneysellik bana çok fazla geldi…
Filmin başrollerinde yer alan Tom Schilling ve Saskia Rosendahl son dönemde Alman sinemasının parlak isimleri arasındalar. Filme tutunabilmemi sağlayan neredeyse tek şey onların gösterdiği üst düzey performanslardı…
Her ne kadar benim hiç sevemediğim stilden bir film olsa da bu tip farklı işleri seven ciddi bir kitle olduğunun da farkındayım. Eğer siz de sinemanın kalıplarının sınırlarını zorlayan ve aykırılıklarıyla ön plana çıkan işlere bayılanlardansanız bu filmi de sevmeniz yüksek ihtimal. Keşke ben de sevebilenlerden olsaydım ancak bana göre yılın şu ana kadarki en zayıf filmlerindendi…