Yılın merakla beklediğim projelerinden biri Derek Cianfrance’ın yönettiği ve Alicia Vikander ile Michael Fassbender’ın başrolleri paylaştıkları The Light Between Oceans idi. İlk olarak The Place Beyond the Pines ile tanıdığım ve daha sonra izlediğim Blue Valentine iyice hayranlığımı kazanan yönetmenin son dönemin dikkat çeken ve benim de oldukça başarılı bulduğum iki oyuncusunu bir araya getirmesi merakla beklemek için yeterli sebepti.

2016’nın muhtemelen en güzel isimli filmi olan The Light Between Oceans, Birinci Dünya Savaşı’nın son döneminde ve filmin adından da anlaşılabileceği gibi iki okyanusun birleştiği noktadaki bir fenerde bekçilik yapan bir adamın ve yeni evlendiği genç, güzel eşinin hikayesini anlatıyor. Herkesten uzakta ama son derece mutlu bir evlilik süren çiftin hayatı bir gün adaya gelen sürpriz bir misafirle tamamen değişir… Değişen bu hayat sonrası da film neyin doğru, kime göre doğru olduğunu sorgulatıyor ve bir vicdan muhakemesinin filmine dönüşüyor.

Derek Cianfrance, kendine belli bir tarz yaratmayı başarabilmiş yönetmenlerden biri. Kimselerin bilmediği hatta erişemediği Brother Tied’ı saymazsak yönetmenin üçüncü filmi diyebileceğimiz bu filmde önceki iki filmle pek çok ortak noktalar bulabilmek mümkün. En başta da hikayelerin uzun bir zaman dilimine yayılmış olması gösterilebilir. Tabii benzer işleyişli, benzer temalı filmler olsalar da her Derek Cianfrance filminden çok farklı temalar çıkarabilmek mümkün. Her filminde izleyiciyi olayların içine bağlaması ve sürükleyicilik sağlayabilmesi de yönetmenin takdire şayan noktalarından…

The Light Between Oceans her şeyden önce izleyiciye muhteşem bir görsellik sunuyor. Daha önce Macbeth, True Detective gibi işlerin görüntü yönetmenliğini yapan Adam Arkapaw görüntü yönetiminde gerçekten çok iyi iş çıkarmış. Sanırım kendisinin adını kısa süre içinde çok daha fazla duyacağız. Filmin başarılı ve doğru kulanılmış müzikleri de teknik açıdan filme değer katan bir diğer önemli unsurdu.

Filmdeki hemen her oyuncunun performansı kusursuza yakındı fakat filmin yıldızı şüphesiz Alicia Vikander idi. Geçtiğimiz yıl yıldızı parlayan ve The Danish Girl ile Oscar kazanan genç yıldız, bu filmde de harika iş çıkarmış. Bu filmle birlikte kendisine olan hayranlığımın daha da arttığını söyleyebilirim. Şu sıralar Alicia Vikander ile birlikte olan Michael Fassbender, her zaman olduğu gibi abartısız ve yerinde bir performans sunuyor. Oscara oynamasını sağlayacak bir sahnesi yok belki ama film genelindeki performansı gayet olumlu. Diğer ikiliye göre filmdeki rolü çok az olsa da Rachel Weisz yer aldığı her sahnede parlamış. Filme değer katan isimlerden olmuş.

The Light Between Oceans - 2

The Light Between Oceans ile ilgili söyleyeceğim çoğu şey çok olumlu olsa da eleştirilebilecek noktaları da yok değil. 2 saat 13 dakika böyle bir film için belki çok uzun diyebileceğimiz bir süre değil ama filmin özellikle ilk kısımının içeriğinin yeterince dolu olmaması filmin gereksiz yere uzatıldığı hissini beraberinde getiriyor. Asıl hikayeye geçiş kısmı epey uzun sürüyor ve o ilk kısım sadece görsel şölen ve başarılı oyunculuk gösterisi olarak kalıyor. Yani filmin yeterince iyi bir giriş yapamaması izleyicinin filmle bağlantı kurmasını biraz zorlaştırmış.

Özetlemek gerekirse The Light Between Oceans, Derek Cianfrance’in son dönemin takip edilmeye değer önemli yönetmenlerinden biri olduğunu kanıtlayan çok iyi bir iş. Muhteşem görselliği, ilk kısmı atlattıktan sonraki sürükleyici hikayesi ve elbette Alicia Vikander, Michael Fassbender, Rachel Weisz gibi yıldız oyuncuların üst düzey performanslarıyla yılın es geçilmemesi gereken filmlerinden biri…

The Light Between Oceans

8.5

Puan

8.5/10

1 Yorum

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.