2015 yılında izlemek istediğim tüm filmleri ödül sezonunun sonuna kadar izleyebildim ama isteyip de izleme fırsatı yakalayamadığım tek film Macaristan’ın Oscar temsilcisi ve aynı zamanda Oscar’da yabancı dil kategorisinin galibi olan Son of Saul’du. Özellikle ülkemizdeki sinemaseverlerin övgülerinden dolayı epey merak ettiğim filmi sezonun bitiminden aylar sonra da olsa izleme fırsatı yakaladım. Fakat ne yazık ki aylardır beklediğim film, “bu muymuş” dedirtti.
Yahudi soykırımı şüphesiz yakın zamanda insanlığın yaşadığı en büyük dramlardan, utançlardan biri. Bugüne kadar bu konuda yapılmış pek çok film izlediğim ve büyük çoğunu beğendim. Son of Saul da bu konuya değinen bir film ama maalesef bana kalırsa bu konuda yapılmış olan en az etkileyici filmlerden biri.
Macar yönetmen Laszlo Nemes, başrol oyuncusuyla birlikte filmin belki de tek önemli artısını oluşturmuş. Filmin çekimleri sırasında uygulanan ilginç teknik belki de daha iyi bir konuyla efsane olabilecekken bu filmde heba olmuş. Son of Saul’un yönetmenin ilk filmi olduğunu düşünürsek gelecekte adını sıkça duyacağımız bir yönetmenle karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmaz.
Film boyunca başrol oyuncusu Géza Röhrig hep odak noktamız durumunda. Ya karşılaştığı durumlarda yüzünü görüyoruz ya da sırtını görerek onun penceresinden yaşananları izliyoruz. Géza Röhrig de gerçekten ortaya iyi bir performans koymuş…
Teknik açıdan Son of Saul’un üst düzey, kaliteli bir iş olduğunu söyleyebiliriz ama işte benim için bir filmin senaryosu en önemli unsuru. Savaş sırasında onca şey yaşanırken bir adamın tutup da bir çocuğun yakılmadan gömülmesini sağlamak istemesi beni hiç mi hiç çekmedi. Yahudi soykırımıyla ilgili film çekelim demişler, diğerlerinden farklı bir konusu olsun demişler, iyi hoş da bula bula bu konuyu mu buldunuz?
Son üç yıldır maalesef Akademi’nin yabancı dilde en iyi film tercihiyle hiç uyuşamıyoruz. Umarım bu durum 2016’dan itibaren değişir. Geçen yıl yine Yahudi soykırımıyla ilgili olan Ida’yı sevememiştim ve sezon boyunca aldığı her ödüle üzülmüştüm. Fakat Son of Saul hiç ummayacağım şekilde Ida’yı bile arattı. Oysa ben yılın en iyileri listeme almaya hazırdım…
Yorum Yazın