Bu yılın Oscar en iyi film adaylarından izlediğim son film Ava DuVernay imzası taşıyan Selma oldu. Ödül sezonunun sonlarına doğru gösterime giren Selma, bir anda Oscar’ın en büyük favorilerinden biri haline dönüşmüştü. Fakat Oscar adayları açıklandığında büyük hayal kırıklığı yaşayan film sadece iki adaylıkla yetinmek durumunda kaldı. Hatta bu durum bir kesimin ciddi tepkisini çekti ve Akademi ırkçı olmakla suçlandı. Peki gerçekten Selma’ya haksızlık mı edildi?
Selma, aslında Amerikan tarihinin en önemli sorunlarından birinin çözümüne ışık tutan önemli bir yapım. Fakat Selma’nın büyük bir şanssızlığı var ki o da daha geçen yıl benzer temaları işleyen 12 Years a Slave’in Oscar’da büyük ödüle ulaşması. Sadece 12 Years a Slave değil geçen yıl The Butler, 42 ve hatta Mandela: Long Walk to Freedom, Selma’ya benzer konular işlemişlerdi. Bu durum da bu konu üzerinde bir bıkkınlık yarattı. Hatta daha film çıkmadan çoğu kişide Selma’ya karşı bir ön yargı durumu oluştu. Selma, yine de bu dezavantajı büyük ölçüde yendi ve hem eleştirmenlerin büyük beğenisini kazandı hem de hayal kırıklığı yaşadığı Oscarlarda en iyi 8 film arasında yer almayı bildi.
Selma’nın konusu Amerika’daki siyahi sorununa yönelik çözüm sürecine dayanıyor. Sürecin lideri olan Martin Luther King hikayemizin ana kahramanı durumunda ve daha çok onun etrafında gelişen olayları izliyoruz. Fakat bence sadece Martin Luther King’in biyografisi gözüyle bakabileceğimiz bir film de değil Selma. Martin Luther King’in liderliğindeki ekibin Selma’dan Montogomery’ye yaptığı önemli yürüyüş gayet iyi bir şekilde aktarılmış ve ortaya gerçekten eli yüzü düzgün bir iş çıkmış. Belki de bu konunun bıktırdığı bir dönemde olmamış olsa benim gözümde de daha iyi bir yerde olabilirdi.
Selma’nın benim gözümde çok çok iyi değil de sadece iyi bir film olmasının temel nedeni filmin genel anlamda çok sürükleyici olamaması. Film içerisinde bulunan birkaç sahnedeki etkileyicilik filmin geneline iyi bir şekilde yayılamamış. Yönetmenin izleyiciyi etkilemek, gereken yerlerde daha fazla duygulandırmak için daha fazla çalışmasını isterdim.
Selma’nın belki de en iyi yanı ise Oscar’a aday olan şarkısı “Glory” idi. Doğrusu şarkıyı filmi izlemeden önce dinlediğimde çok fazla beğenmemiştim. Fakat şarkı filmin sonuna öylesine mükemmel oturmuş ki filmden çok filmin sonundan etkilendim diyebilirim. Tabii müziğin arkasındaki görüntülerin de gayet iyi hazırlandığını belirtmem gerek. Yani ilk başlarda beğenmediğim “Glory” Oscar adaylığını kesinlikle hak eden bir şarkıymış, hatta favorisi olduğu ödülü kazanırsa da hiçbir itirazım olmayacaktır.
Selma’nın başrolünde filmde Martin Luther King’i canlandıran David Oyelowo yer alıyor. Son yıllarda iyi bir çıkış yakalayan Oyelowo genel anlamda benim de başarılı bulduğum bir isim. Selma ile kariyerinin en önemli rolünü alan Oyelowo, gerçekten iyi bir performans göstermiş. Özellikle sesini çok iyi kullanan David Oyelowo filmin etkileyiciliğinde önemli rol oynamış. Fakat şahsen Oscar’da son anda adaylığı kaçırmasının büyük olay oluşunu pek anladığımı söyleyemem. David Oyelowo’nun başarılı olduğunu kabul etmekle beraber şahsen aday olan diğer kişilerin de en az onun kadar başarılı olduğuna inanıyorum. Yine de Selma’daki bu tecrübe kendisi için çok önemliydi. Büyük ihtimalle bir sonraki iddialı rolüyle bu filmde görmezden gelindiği unutulmayacak ve Oscar adaylığına ulaşacaktır. Yeter ki doğru roller almayı sürdürebilsin…
Filmde o dönemki Amerikan başkanını canlandıran Tom Wilkinson kadronun dikkat çeken isimlerinden biri olsa da şahsen performansında ödüllük bir durum olduğunu düşünmüyorum. Zaten her ne kadar ödülle adı anılsa da hiçbir ciddi yerden adaylık alamadı. Tim Roth kadrodaki bir diğer önemli isim ve filmin kötü adam yükünü çekiyor…
Martin Luther King’in eşini oynayan Carmen Ejogo’nun performansı fena değildi belki ama şahsen kendisinin sahnelerini pek sevemediğim ve filmin zayıf yerlerinden olarak gördüğüm için çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğim.
Filmin kampanyasında çok önemli bir rol oynayan ve aynı zamanda yapımcı olarak bireysel olarak da filmden Oscar adaylığı kazanan Oprah Winfrey, filmin Oscar adayı şarkısında imzası bulunan Common ve sık sık çeşitli dizilerde, filmlerde karşımıza çıkan Wendell Pierce filmdeki diğer önemli isimlerden birkaçı…
Uzun lafın kısası Selma, anlattığı döneme ait iyi filmlerden biri fakat keşke birkaç yıl sonra bu konunun verdiği bıkkınlığın azaldığı bir dönemde karşımıza çıksaydı. Her ne kadar genel anlamda başarılı bir film olsa da Oscar’da hayal kırıklığı yaşamasının film için haksızlık yarattığına inanmıyorum. Zaten filmin en iyi yanı olan şarkısı aday oldu, bunun dışında da belki senaryo kategorisini dışarıda tutacak olursak çok iddialı oldu bir dal yok bana göre. Her ne kadar son döneminde batırılsa da iyi yönetilen kampanyası olmasa bence en iyi film adaylığını da kaçırabilirdi. Yine de bunlar Selma’nın yılın izlenilmesi gereken filmlerinden olduğu gerçeğini değiştirmiyor…
Yorum Yazın