Her ne kadar asıl açılışını 2014 yılında bazı festivallerde yapmış olsa da 99 Homes’un asıl izleyiciyle buluşması 2015’te gerçekleşti. Yılın küçük bağımsız işlerinden biri olan bu filmi ilgi çekici kılan ise Michael Shannon’ın performansı oldu. Michael Shannon’a Altın Küre, SAG dahil pek çok yerden adaylık getiren filme ben de sevdiğim bir oyuncu olan Michael Shannon’ın hatrına şans verdim…
99 Homes, aslında bu yılın Oscar favorilerinden olan The Big Short ile benzer bir konuya dayanıyor. The Big Short kredilerden doğan ekonomik krizin iç yüzünü ele alırken, 99 Homes ise bunun sonuç kısmının yansımasını gösteriyor. İki filmi karşılaştırmak tabii ki doğru bir yaklaşım olmaz ama şahsen ben The Big Short’un yeteri kadar sinemasal ögelere sahip olmadığını düşünüyorum ve sinemanın asıl gereğini yerine getiren filmin 99 Homes olduğuna inanıyorum. Yani eğer bir soruna parmak basmak isteniyorsa bunu sorunu yaşayan insanlar üzerinden anlatmak çok daha doğru, tamamen belgesel tarzındaki bir yaklaşımı sinemaya yakıştıramıyorum…
The Big Short’u bir kenara koyup anlatmak gerekirse 99 Homes, kriz sonrası borçlarını ödeyemeyen genç bir babanın evinden çıkarılışını ve daha sonra mecburen kendisini evinden çıkaran emlakçının yanında çalışmaya başlayışını konu alıyor. Yani ana karakterimiz evinden atılan tarafken başkalarını evinden atan taraf haline geliyor. Elbette bu o kadar da kolay bir iş değildir.
Michael Shannon’ın sevdiğim bir oyuncu olduğunu söylemiştim, lakin filmi izledikten sonra performansının bu kadar abartılmasına şaşırdım. Çünkü bana kalırsa gayet sıradan sayılabilecek bir performans sergilemiş. Eğer ki ödül ve adaylıklar aldığını bilmesem böyle bir şeyi tahmin edemezdim. Michael Shannon’ın aksine Andrew Garfield’ın performansını başarılı buldum. Takip etmediğim bir oyuncuydu ve bu şekilde yetenekli olduğundan bihaberdim. Sanırım gelecek yıl Silence ile birlikte kendisinin yükselişi hızlanacak.
99 Homes sadece krizin mağdur ettiği insanların dramını anlatmıyor, gücü ele geçiren bir insanın kendi içinde yaşadığı savaşı da anlatıyor. Film, özellikle ilk başlarıyla fazlasıyla çarpıcı olsa da zamanla etkisini yitirip sürükleyiciliğini kaybediyor. Yine de izlenebilecek kıvamda olan eli yüzü düzgün bir yapımdan bahsediyoruz…
Yorum Yazın