Yılın sürpriz bağımsız filmlerinden bir tanesi Tyler Nilson ve Michael Schwartz ikilisinin yönetmenlik koltuğunda oturduğu ve ikisinin de ilk filmleri olma özelliğini taşıyan “The Peanut Butter Falcon” oldu. İlk gösterimini Amerika’da SXSW Film Festivalinde yapan film, aldığı pozitif reaksiyonların ardından yılın merakla beklediğimiz filmlerinden bir tanesine dönüştü…
Zak (Zack Gottsagen) yirmili yaşlarının başındaki down sendromlu bir gençtir ve yaşamını yaşlıların yaşadığı bir bakım evinde sürdürmektedir. Amerikan güreşine tutkundur ve Salt Water Redneck adındaki bir güreşçiye ait eski bir video kasedini tekrar tekrar izlemektedir. En büyük hayali onun gibi bir güreşçi olabilmektir. Bunun için de bakım evini terk etmesi gerekmektedir. Oda arkadaşı Carl (Bruce Dern) onun bu konuda en büyük destekçisi iken genç bakıcısı Eleanor (Dakota Johnson) ise ona gerçekten değer vermekte ve kaçmasını engellemeye çalışmaktadır…
The Peanut Butter Falcon, karakterlerini sevdirmekte zorlanmayan ve onların hikayesine kolayca inanmamızı sağlayan samimi bir film. Her türlü engele rağmen hayallerin peşinden koşmanın önemine yaptığı vurguyla değerli. Özellikle Eleanor’un filmdeki bakış açısı çok şey anlatıyor, üzerinde düşündürüyor. Bazen birine iyilik olarak düşünerek yaptığımız şeyin aslında onun kötülüğüne olabileceğini çok güzel örnekliyor…
Filmin bir diğer başrolü olan Tyler’ın (Shia LeBeouf) karakteri de şüphesiz çok ilgi çekiciydi ve filme gizem, gerilim gibi ekstra unsurlar katmayı da sağladı. Fakat hikayesinin yeterince iyi doldurulmadığını ve bunun filmin eksi yönlerinden olduğunu belirtmem gerek.
İlk oyunculuk deneyimini bu filmle yaşayan ve gerçek hayatta da Zack Gottsagen, önemli bir iş başarıyor. Doğal ve etkileyici bir performans. Shia LaBeouf da ona iyi ayak uyduruyor. Fakat itiraf etmeliyim ki daha erken oyunculuk dönemlerinde başlayan Dakota Johnson hayranlığım filmi sevmemi kolaylaştıran en önemli faktördü. Filmdeki rolü çok büyük olmasa da her anında etkileyiciydi…
Uzun lafın kısası The Peanut Butter Falcon yılın izlemeye değer bağımsız filmlerinden biri. Pozitif duygu ve mesajlar aşılayan film, 96 dakikalık kısa sayılabilecek süresiyle risksiz bir seçim…
Yorum Yazın