2017’nin benim için en çok heyecan yaratan filmlerinden biri Naomi Watts, Jacob Tremblay, Maddie Ziegler gibi sevdiğim isimleri buluşturan The Book of Henry oldu. İlk görselleri yayınlandığından beri merakla beklemeye başladığım filmle ilgili hevesimi kıran ise gösterime girdikten sonra aldığı acımasız eleştiriler oldu. Eleştirilerin boyutu o kadar yüksekti ki son Star Wars filmini yönetecek olan Colin Trevorrow işinden oldu ve yönetmenliği kaptırdı. Gişede de hayal kırıklığı yaşayan filmle ilgili beklentilerim biraz düşse de merakla beklemekten vazgeçmedim ve ilk fırsatta filmin karşısına geçtim. Evet, The Book of Henry belki en başındaki yüksek beklentilerimin çok altında ama eleştirmenlerin aşırı eleştirilerinin üstünde bir film, iyi bir seyirlik.
Dahi bir çocuk olan Henry, annesi Susan ve küçük kardeşi Peter ile birlikte yaşamaktadır. Annesinin hayattaki en büyük yardımcısı Henry’dir ve ailenin finans planlamalarını dahi o üstlenir. Fakat Henry’nin baş etmekte zorlandığı bir sorun vardır ki o da üvey babası tarafından cinsel istismara maruz kalan komşu kızı Christina’dır. Bu konudaki zorlu görev ise Henry’nin yardımlarını da arkasını alan Susan’a düşer…
The Book of Henry, seyir zevki açısından gayet iyi bir film. Daha ilk dakikalarından itibaren film kendi içine çekmeyi başarıyor ve bir an olsun sıkmıyor. Fakat etkili bir hikayesinin, ortaya koyduğu önemli bir sonuç olduğunu söylemek de hiç kolay değil… Filmdeki dramatik geçişler beklenen etkiyi yaratmıyor ve ana konusu da yeterince iyi işlenmiyor. Daha çok hikaye içindeki yan olaylar filmde olan ilgiyi korumamızı sağlıyor.
Filmi bu kadar merakla beklememin en büyük sebebi şüphesiz Jacob Tremblay’nin varlığıydı. Room’daki harika performansıyla bir anda büyük üne kavuşan çocuk yıldız, bu filmde de dünyanın en sevimli çocuklarından biri olduğu gerçeğini bizlere hatırlatma fırsatı bulmuş. Belki filmde başrol değildi ve çok da etkin değildi ama gözüktüğü her sahnede filme çok şey kattı. Naomi Watts doğru hikayelerle buluştuğundan izlemekten her zaman keyif aldığım bir oyuncu ve burada da durum değişmedi. Henry rolündeki ve şu sıralar It ile gündemde olan Jaeden Lieberher da gayet başarılıydı. Sia’nın klipleriyle kendisine hayran bırakan Maddie Ziegler da ilk oyunculuk deneyimiyle etkileyiciydi ki klipteki performanslarına bakarsak bunun şaşırtıcı olduğunu söylemek zor. Bu arada filmde de dans performansı sergiledi. Umarım oyunculukta da devam eder… Filmdeki kötü adam rolü ise Breaking Bad’in Hank’i olarak tanıdığımız Dean Norris’e biçilmiş. Performansına lafım yok ama karakter bana kalırsa iyi yazılmamış ve filmin merkezindeki karakterlerden biri olmasına rağmen çok geri planda hissettirdi.
Uzun lafın kısası The Book of Henry eksik noktaları olan ama abartıldığı kadar da kötü olmayan, seyir zevki veren bir film. Özellikle benim gibi oyuncu kadrosundaki isimlere sempati besliyorsanız olumsuz yorumlara, puanlara aldanmadan şans verin derim. Tabii beklentilerinizi düşük seviyede tutarak…
Yorum Yazın