Yakın döneme damgasını vuran en önemli olaylardan biri hiç şüphesiz Wikileaks skandalı. Amerikalı CIA ve NSA çalışanı, bilgisayar sistemleri uzmanı Edward Snowden Amerika’nın sır olarak tuttuğu pek çok gizli bilgiyi açığa çıkardı ve bu durum pek çok kişinin en başta da Amerikan hükümetinin başını belaya soktu. Neticede Edward Snowden ülkeyi terk edip kaçak olarak yaşamak durumunda kaldı… İşte bu ilgi çekici, önemli olayın sinemaya yansımaması beklenemezdi ve konuyla ilgili ilk çalışma da 2014 yılında bir belgesel olarak geldi. “Citizenfour” adlı belgesel büyük beğeni topladı ve Oscar kazandı. Fakat benim gibi belgesel filmlerden hoşlanmayanlar için olayın dramatize edilmiş hali daha ilgi çekici olacaktı ve bununla ilgili hamle de Oliver Stone’dan geldi. Aslında geçen yıl Oscar yarışında vizyona girmesi beklenen film, ilginç şekilde bu yıla sarktı. Hatta bu yılın da ilk önce ilk yarısı sonra ikinci yarısına sarktı. Nihayetinde Snowden’ı izleme fırsatı yakalayabildik…

Genellikle siyasi temalı filmleriyle öne çıkan ve Amerikan sistemine eleştiriler yapmaktan çekinmeyen, bu nedenle pek de sevilmeyen bir yönetmen olan Oliver Stone şüphesiz Snowden filmi çekmek için en ideal isimlerden biriydi. Kariyerinin 20. filmi olma özelliğini taşıyan Snowden hakkında epey özenle çalışan Stone, Edward Snowden’ın kendisiyle de iletişim halinde olmuş ve filmi çekmeye karar vermeden önce birkaç kez görüşmüş… Eleştirmenlerin pek beğenmemesi üzerine Snowden ile ilgili beklentilerimi epey düşük düzeyde tutmuştum ama karşımda beklediğimden daha iyi, gayet sağlam bir film buldum.

Snowden, olaya küçük bir pencereden değil de geniş pencereden bakan bir film olmuş. Filme çok zeki fakat eğitimsiz bir adam olan Snowden’ın CIA’e girme hikayesinden başlıyoruz. Daha sonra ise açığa çıkarma işlemini neden yaptığını adım adım ilerleyerek anlıyoruz. Tüm bunlar yaşanırken Edward’ın sevgilisi Lindsay ile ilişkisi de hikayeye renk katıyor.

Son dönemin yetenekli aktörlerinden biri olmasına karşın kendisine Oscar adaylığı getirecek kalibredeki rolü bir türlü bulamayan Joseph Gordon-Levitt, The Walk’tan sonra bu yıl da Snowden’da gayet iyi iş çıkarmış. İlginçtir iki film de bir belgeselden uyarlamaydı ve belgesellerin başarısı filmin başarısını gölgeledi. Gordon-Levitt’in Snowden’ın sesine benzemek için kullandığı farklı aksanı başta yadırgasam da sonradan alışmakta güçlük çekmedim. Shailene Woodley, her ne kadar karakteri çok ön planda olmasa da filme renk katmış. Kendisini izlemek her daim büyük keyif. Melissa Leo, Tom Wilkinson, Nicolas Cage gibi önemli isimler de kadroda yer alıyor ama hiçbirinin çok bir şey kattığı söylenemez.

Her ne kadar sonunu bildiğimiz bir hikayeyi anlatıyor olsa da Snowden bence izlenmeyi hak eden bir film. Bunun asıl sebebi de konusunun gerçekten filmleştirilmeyi hak ediyor olması. Günümüzün sanal dünyasında hepimizin dikkatli olması gerektiği, artık savaşların bile bu yollardan çıkacağı ve devletin her dediğine güvenmemek gerektiği gayet çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Bence es geçmeyin…

Snowden

7

Puan

7.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.