Güney Kore sinemasının en ünlü yönetmenlerinden biri olan Joon-ho Bong, 2013 yapımı Snowpiercer ile Hollywood’a geçiş yapmıştı. Bu yıl Cannes Film Festivalinde yarışan ve büyük tartışma konusu olan filmi Okja ise yönetmenin ikinci İngilizce filmi oldu. Festivalde Okja’nın tartışma konusu olmasının asıl sebebi ise filmin Netflix yapımcılığında gerçekleşmesi ve normal sinema salonlarında gösterime girmemesiydi. Sinema sektörü Netflix gibi platformlar konusunda ikiye bölünmüş durumda ve hatta Cannes jürisi bile bu konuda ayrışmaya düşmüştü. Jüri başkanı Pedro Almodovar Netflix filmlerini yayınlamayacağını söyleyerek Netflix’e savaş açarken Will Smith ise Netflix’e destek vermişti. Doğrusu ben bu tartışmada net bir taraf alabilmiş değilim ama normalde Cannes gösteriminden 5-8 ayda hatta bazen 1-2 yılda izleyebildiğimiz filmleri 1-2 ayda izleyebilmek çok hoş ve aslında olması gereken?
Tıpkı yönetmenin bir önceki filmi Snowpiercer’da olduğu gibi Okja’da da yakın gelecekte gerçekleşen bir distopyaya tanıklık ediyoruz. Gıda krizi yaşanan bir ortamda büyük bir teknoloji şirketi hayvanların genleriyle oynayarak süper hayvanlar üretip bunları dünyanın farklı yerinde farklı kişilere vererek bunlar arasında bir yarış başlatılıyor. Bu yarışın galibi ise Güney Koreli küçük kız Mija ve dev domuzu oluyor. Şirket Mija’nın domuzunu almak istediğinde ise Mija’nın dünyası yıkılıyor. Çünkü domuz hayattaki en önemli dostudur ve onu kimselere vermemek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır…
Okja, vermek istediği önemli mesajlar olan bir film olsa da sinematik açıdan oldukça yetersiz bir film. Vermek istediği mesajlar ciddi olsa da filmin üzerinde çok tuhaf durmuş bir komedi anlayışı var. Bence komik değil ama komik olmaya çalışması rahatsız edici. Aksiyon zaman zaman izlemesi keyifli hal alsa da hikayenin genel gidişatının yetersizliği filme bağlanmayı engelliyor.
Filmin oyuncu kadrosundaki en başarılı isim Güney Koreli küçük Seo-Hyun Ahn. Tilda Swinton ve Jake Gyllenhaal kariyerlerinin belki de en kötü performanslarını sergilerken aynı zamanda kendi aralarında da kimin daha kötü oynayacağına dair yarışa girmiş gibiler. Aslında iki yetenekli oyuncunun bu kadar tuhaf performanslarında asıl suçu yönetmene atabiliriz. Karakterler çok karikatürize edilmiş ve işin kötü yanı komik falan da değiller. Breaking Bad’den tanıdığımız Giancarlo Esposito, Paul Dano ve Lily Collins filmin diğer ünlü yüzleri arasındalar.
Uzun lafın kısası Okja, iyi bir fikirle ortaya çıkmış vasat bir film. CGI’ın günümüzde geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serip önemli mesajlar vermeyi kendine görev edinse de sürükleyiciliği olmayan, başrolü dışındaki zayıf oyunculuklarıyla ve üçüncü sınıf Türk filmlerinden koparılmışçasına duran garip aksiyon müzikleriyle oldukça yetersiz bir film. Konusunu sevdiyseniz şans verebilirsiniz ama bence es geçseniz de olur.
Yorum Yazın