Bu yılki Sundance Film Festivalinde en çok ilgimi çeken filmlerden bir tanesi Miranda July’ın yönetmenliğini üstlendiği üçüncü uzun metrajlı film olan “Kajillionaire” idi. İlk iki filmini izlemediğim yönetmenin yeni filmine ilgi duymamı sağlayan temel faktör ise hiç sevemediğim Westworld’de hayran kaldığım Evan Rachel Wood’un nihayet almasını beklediğim iyi rolü kapmış olduğunu düşünmemdi. Tabii filmin her yönüyle farklı olduğunu haykırması da filme ilgi duymamı çok kolaylaştırdı. Gerçekten de Kajillionaire, yılın en farklı hatta “tuhaf” denilebilecek filmlerinden bir tanesi…

Old Dolio (Evan Rachel Wood) yirmili yaşlarında, hayatını annesi Theresa (Debra Winger) ve babası Robert (Richard Jenkins) ile birlikte sürdüren tuhaf görünümlü bir genç kızdır. Birbirlerine çok sıkı bağlarla bağlı bu aile, geçimlerini dolandırıcılık ve hırsızlıkla sağlamaktadır. Tuhaf ailemiz, kira borçlarını kapatabilmek için yeni soygun planlamaları içerisindeyken Melanie (Gina Rodriguez) adlı zengin ve alımlı bir genç kızla tanışıyorlar. Melanie, ailenin maceralı hayatını çekici bulup soyguna dahil olmaya karar verince ailenin hayatında köklü değişikliklerin kapısı aralanıyor…

Kajillionaire, aile sorunlarına oldukça sıra dışı bir şekilde yaklaşıyor. Ana karakterimiz Old Dolio, ailesi tarafından sadece berbat bir isme değil berbat bir hayata mahkum edilmiş. Old Dolio için hayattaki her şey soygun yapıp para kazanmak ve sonra parayı ailesiyle bölüşmekten ibaret… Öte yandan filmde sürekli gündemde olan bir deprem konusu var. Fakat asıl deprem Melanie’nin gelişi oluyor ve Old Dolio sevgisizlik içerisinde büyüdüğü hayatını sorgulamaya başlıyor…

Herkese hitap etmeyecek türden bir tempoya, bununla birlikte türlü tuhaflıklara sahip olan Kajillionaire, ilginçlikleriyle beni cezbetmeyi başaran bir film oldu. Tahmin edilemez gidişata sahip senaryo sürekli bambaşka yerlere doğru ilerleyerek ilgi çekiciliğini korumayı başardı. Filmin bazı tercihleri hoşuma gitmemiş olsa da genel olarak pek çok akılda kalıcı özelliğe sahip olduğunu söylemek mümkün. Özellikle tamamen karanlık bir sahne vardı ki yılın en akıldı kalıcı sahnelerinden biriydi, çok düşündürücü ve etkileyiciydi. Filmi tek başına kurtarmaya yetebilecek türdendi…

Filmin oyuncu kadrosunda herkes işini çok iyi yapmış. Westworld’de güzelliğiyle büyüleyen Evan Rachel Wood’un o halinden eser kalmamış. Performansını çok beğensem de Batman’i andıran sesinin o kadar tuhaf olması gerekli miydi emin değilim… Ben filmi daha çok Evan Rachel Wood için izledim ama bu filmle asıl beklenen rolünü yakalayan kişi Gina Rodriguez olmuş. Filmde bu kadar etkin olduğunu bilmiyordum, benim için güzel bir sürpriz oldu ve performansını çok beğendim. Yılın hak ettiği değeri görmeyen performanslarından biri olduğu, olacağı kesin… İzlemekten her daim keyif aldığım Richard Jenkins de filmin bir diğer önemli değeriydi ve yine çok başarılıydı. İlk kez burada izlediğim 80’li yılların önemli oyuncularından Debra Winger’ın da kadronun geri kalanının altında ezilmediğini belirtmek gerek…

Hiç şüphe yok ki Kajillionaire’in oldukça karanlık olan komedisi herkesi yakalaması zor türden, nefret etmesi daha kolay türden bir yapıya sahip. Fakat büyüsüne kapılırsanız sizi eşsiz bir film bekliyor…

Kajillionaire

7

Puan

7.0/10