Sinema sektörünün en prestijli organizasyonlarından biri olan Cannes Film Festivali bu yıl 69. kez düzenlendi. Her ne kadar blogda yer verememiş olsam da festival boyunca gelişmeleri takip etmeye çalıştım ve sizlerle hem ödülleri hem genel gelişmeleri paylaşma vakti geldi.
Festivalin en prestijli ödülü olan Altın Palmiye’yi kazanan film sürpriz şekilde Ken Loach’un yönettiği İngiliz filmi “I, Daniel Blake” kazandı. Jüri büyük ödülünü kazanan son olarak Mommy filmiyle adından söz ettiren Xavier Dolan’ın son filmi “It’s Only the End of the World” kazandı. Üç numaralı ödül olan jüri ödülünü ise American Honey kazandı. Bu üç sonuç da genel olarak sürpriz olarak karşılandı. Özellikle ilk iki filmin ortalama eleştiriler alması sonrası büyük ödüllere oynaması beklenmiyordu. Xavier Dolan’ın filminin epey eleştiri alması da hayranlarınca hayal kırıklığıyla karşılanmıştı. Fakat George Miller önderliğindeki jüri sürpriz seçimler yaparak herkesi şaşırttı.
Cannes Film Festivaline bu yıl damgasını vuran asıl film ise Alman yapımı Toni Erdmann oldu. Eleştirmenlerden FIPRESCI ödülünü kazanan film Altın Palmiye’nin de en büyük favorisiydi ama ödül töreninde büyük şok yaşadı.
Benim festivalde en çok merak ettiğim film olan Asghar Farhadi’nin yönettiği The Salesman beklentilerimi karşılayacak şekilde iyi yorumlar aldı ve iki de ödülle festivali tamamladı. Film hem en iyi yönetmen hem de en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldü. Shahab Mosseini erkek oyuncu ödülünü kazanan isim oldu. En iyi kadın oyuncu ödülünü ise Ma’Rosa filminden Jaclyn Jose kazandı.
Önemli ödüllerden olan en iyi yönetmen ödülünü ise iki yönetmen bölüştüler. Bacalaureat filminin Rumen yönetmeni Cristian Mungiu ve Personel Shopper filminden Oliver Assayas ödülün sahipleri oldular.
Oscar yarışı açısından Cannes’ın en çok beklenen filmi Loving idi. Jeff Nichols’ın filmi aslında iyi eleştiriler aldı ama galiba Oscar’da büyük ödüllerde çok iddialı olamayacak. Yalnız iki oyuncu Joel Edgerton ve Ruth Negga’ya ana kategorilerde adaylık kazandıracak deniliyor. Bekleyip göreceğiz…
Sean Penn’in yönettiği The Last Face berbat eleştiriler aldı. İyi de oyuncu kadrosuna sahip olan film büyük ihtimalle geçen seneki The Sea of Trees gibi ortadan tamamen kaybolacak izleyici karşısına doğru düzgün çıkmadan.
Two Days, One Night başarısı sonrası merakla beklediğim yeni Dardenne Kardeşler filmi La fille inconnue maalesef epey kötü eleştiriler aldı ve festivalin en zayıf halkalarından oldu.
Son dönemde üst üste yer aldığı iyi filmlerle bir anda kariyerine farklı bir yön veren Kristen Stewart’ın başrolünde yer aldığı Personel Shopper karışık tepkiler aldı. Filmin kendisi Oscar yarışçısı olamayacak olsa da Kristen Stewart için olasılıklardan söz edenler mevcut.
En son Only Lovers Left Alive filmini izlediğimiz Jim Jarmusch’un Adam Driver’lı filmi Paterson gayet iyi eleştiriler aldı ve hatta Altın Palmiye’yi zorlayabileceği konuşuluyordu. Sürpriz şekilde festivali ödülsüz kapasa da filmin adını ilerleyen aylarda durmaya devam edebiliriz. Aynı şekilde Elle yine övülmesine karşılık ödülsüz dönen bir film oldu. Ünlü yönetmen Pedro Almodovar’ın son filmi Julieta ise aldığı ortalama yorumlarla beklentileri karşılayamadı.
Yarışma dışı filmlerden festivalin açılış filmi olan ve Woody Allen’ın yönettiği Cafe Society, yönetmenin son filmlerine bakacak olursak iyi sayılabilecek yorumlar aldı. Oscar’da ana rekabetçilerden olması beklenmiyor ama 1-2 kategoriye sızabilir. Steven Spielberg’ün fantastik filmi The BFG beklentilerin üzerinde ve gayet olumlu yorumlar aldı. Belirli bir bakış dalında yönetmen ödülü kazanan Captain Fantastic filmi de yılın ilgi çekici işlerinden biri olarak festivalden olumlu ayrıldı. Cannes ile kalmayıp vizyona da giren filmlerden Money Monster vasat yorumlar alırken The Nice Guys gayet iyi yorumlar alarak yılın ilgi çeken işlerinden olacağını gösterdi…
Yorum Yazın