2018’de rekor sayıda film izleyip, yazmamın ardından uzun bir sessizlik dönemine girdiğimin farkındasınızdır. Yeni sezon öncesi güç toplama dönemi olarak gördüğüm bu dönem biraz daha sürecek olsa da yılın en çok merak ettiğim filmlerinden biri olan Toy Story 4 için istisna yapmamak mümkün değildi…
1995 yılında ilk uzun metrajlı Pixar filmi olarak gösterime giren Toy Story, animasyon türünün hızlı yükselişinin en büyük öncülerinden biri oldu. 1999’da gösterilen devam filmi Toy Story 2 de çok sevildi ama uzun bir aranın ardından 2010’da gösterime giren Toy Story 3 hem serinin günümüzle bağlarını güçlendirdi hem de üçlemenin güzel bir tamamlayıcısı olmayı başardı. Herkes serinin üçüncü filmle birlikte nihayete erdiğini düşünüyordu ki Pixar dördüncü filmi müjdeledi. Elbette bu gelişme oldukça heyecan vericiydi ancak bir o kadar da endişelendiriciydi. Çünkü elimizdeki Toy Story kadar başarılı üçleme örnekleri çok az ve başarılı dörtleme örneği bulmak ise neredeyse imkansız. Üçüncü film seriyi bu kadar güzel tamamlamışken dördüncü film Pixar’ın altın yumurtlayan tavuktan faydalanma çabasından ibaret olabilir miydi?
Toy Story 4, tüm korkularımızı boşa çıkaran son derece üst düzey bir devam filmi. Evet, Pixar bir kez daha başardı. Tarihin en iyi üçlemelerinden birini tarihin belki de en başarılı dörtlemesine dönüştürdü. Meğer Toy Story 3 düşündüğümüz kadar iyi bir final filmi değilmiş, Toy Story 4 hikayeyi daha da anlamlı hale getiren mükemmel bir final…
Serinin önceki filminde Woody, Buzz ve arkadaşlarının yeni sahipleri Bonnie ile tanışmalarına tanıklık etmiştik. Dördüncü filmimizde ise artık Bonnie de büyümeye başlıyor ve okula ilk adımını atıyor. Bonnie’nin okulda plastik bir çatal-kaşıktan yaptığı oyuncak Forky ise favori oyuncaklarımızın en yeni arkadaşı oluyor. Forky için yeni olan bu dünyadaki en büyük yardımcısı ise Woody oluyor. Bir yandan Forky’nin bakıcılığını yaparak Bonnie’yi mutlu etmeye çalışan Woody diğer yandan kendi geleceğini anlamlandırmaya çalışıyor…
Toy Story serisi hiçbir zaman oyuncakların maceralarını anlatan basit bir animasyondan ibaret olmadı. İçinde barındırdığı melankoli, alttan verdiği doğru ve etkili mesajlarla her kesimi yakalayabilen güçlü bir yapım olarak sinema tarihine geçti. Dördüncü filmde de aslında bu özelliği daha da artarak devam ediyor. Serinin belki de en duygusal, aynı zamanda en anlamlı parçası haline dönüşüyor. Evet, yer yer belki daha önceki filmlerden alıştığımız tarzda ve sonucunu tahmin etmenin pek güç olmadığı aksiyon sekansları mevcut ama etkili finali ufak tefek olumsuzlukları unutturmakta zorlanmıyor…
Türkiye’de animasyon filmleriyle ilgili en büyük sıkıntı şüphesiz dublaj konusu. Dağıtımcılar, animasyon filmleri tamamen çocuk filmi olarak gördüklerinden altyazılı versiyonları gösterime sokmuyorlar. Hem de çoğu zaman tek bir salonda bile. Oysa animasyonlar için seslendirme performansları da çok önemli. Özellikle bazı filmler için daha fazla. Woody’yi Tom Hanks’in sesinden ya da Buzz Lightyear’ı Tim Allen’ın sesinden ayırmak benim için mümkün değil. Neyse ki Toy Story 4 az sayıda salonda da olsa orijinal dilinde yayınlandı ve filmi izleme şansı yakalayabildim. Bu filmde Tom Hanks ve Tim Allen’ın yanı sıra Forky’yi seslendiren Tony Hale’in de etkisi fazlasıyla hissettiriyor. Muhtemelen çeşitli animasyon ödüllerinde aday olarak karşımıza çıkacaktır. Jordan Peele ve Keanu Reeves filmin önemli yeni karakterlerini seslendiren diğer önemli isimler arasındalar…
Gelişen teknolojinin olanaklarından faydalanarak sonuna kadar faydalanan Toy Story 4, günümüz sinemasıyla 1995’teki filmin ruhunu buluşturmayı başarıyor. Belki serinin en iyi filmi olduğunu söylemek zor ancak seri için çok doğru bir final ve son yılların en iyi animasyon filmi…
Yorum Yazın