İstanbul Film Festivali’nin Nisan ayı seçkisindeki ikinci filmim ülkesindeki ilk gösterimini 2020’de yapmış olsa da uluslararası gösterimi 2021’e sarkan “Love Affair(s)” ya da yaygın bilinen diğer adıyla “The Things We Say, The Things We Do” oldu. Fransızların en prestijli ödülleri olan Cesar Ödülleri’nde 13 dalda adaylık kazanarak bu alandaki rekora ortak olan filmle ilgili beklentim bir hayli yüksekti ve karşımda beklentilerimi karşılayan bir film bulmak fazlasıyla memnun etti…
Fransa’da kırsal bir tatil bölgesindeyiz. Daphne (Camelia Jordana), birlikte bebek beklediği erkek arkadaşı François’in (Vincent Macaigne) Paris’teki işlerini halledip tatile dahil olmasını beklemektedir. Françios’in kuzeni olan Maxime’in (Niels Schneider) ziyareti ise Daphne’yi yalnız kalmaktan kurtarır. İlk kez burada tanışan ikili birbirlerine geçmişlerini açarlar. Roman yazarı olma hayali kuran Maxime, kendinde iz bırakan bir aşk hikayesini anlatırken bir sinema kurgucusu olan Daphne ise François ile nasıl tanıştıklarını anlatmaya başlar…
Romantik komedi türü uzun süredir ülkemizde kalite olarak en aşağılarda görülen bir tür. Dünyanın pek çok ülkesinde de aslında durum pek farklı değil. Amerikan sinemasında bile artık saf romantik komedi ender rastlanan ve bu ender örnekleri de vasatı aşamayan bir tür haline geldi. Böyle bir ortamda Fransa’nın en önemli ödüllerinde bir romantik komedinin rekor başarı elde etmesi oldukça ilgi çekiciydi. Tabii Fransız sinemasının geleneksel olarak diğer ülke sinemalarının çoğundan farklı bir sanat anlayışına sahip olduğunu ve romantik komedilerin hep özel bir yere sahip olduğunu da göz önünde bulundurmakta fayda var. Love Affair(s), işte Fransız sinemasındaki bu romantik komedi anlayışının tüm gereklerini çok iyi yerine getiren ve belki de yeni zirve noktalarından birine ulaşmayı başaran bir iş…
Romantik komedilerin tüm dünyada hızla düşüşe geçmesinin pek çok nedeni olsa da temel nedenlerinden biri artık türde doygunluğa ulaşılması ve yenilik için çok kısıtlı bir alana sahip olması. Love Affair(s) da aslında yeni bir şey söyleme iddiasındaki bir film değil. Fakat filmdeki her şey o kadar iyi kurgulanmış ki yenilikçi bir başyapıt izlediğiniz hissine kapılmanız gayet mümkün. Sanki bir film değil de üç film birden izliyormuşsunuz hissi yaratan film, hem olay hem karakterler açısından bir hayli zengin… Tabii Fransız romantik komedilerinin herkese hitap etmeyeceğini de biliyor olmalısınız. Fazlasıyla karmaşık ilişkiler, tamamı çok konuşan entelektüel karakterler ilkelerine bu filmde de oldukça sadık kalınmış. Başka bir ülkede yeniden uyarlansa inandırıcı olmaktan çok uzak olabilecek olay ve sahneler Fransa ve Fransızca’nın büyüsüyle fazlasıyla gerçek hissettiriyor…
Başarılı yönetmenliğiyle dikkat çeken filmde yönetmen koltuğunda Emmanuel Mouret oturuyor. Filmin aynı zamanda senaristliğini de yapan ve daha önce pek ses getirememiş işlere imza atan yönetmeni ilk kez bu filmde tanıyıp çok başarılı buldum. Görüntü yönetmenliği ve genel yönetmenlikle birlikte filmdeki müzik kullanımı da oldukça başarılıydı. Filmin zengin ama çoğu pek bilinmeyen genç isimlerden oluşan oyuncu kadrosu da çok başarılıydı. Özellikle başroldeki Camelia Jordana’yı çok beğendim. Fakat kadronun geri kalanının da performans anlamında pek ondan aşağı kalır yanı yoktu…
Uzun lafın kısası Love Affair(s), çok beğendiğim, baştan sona büyük keyifle, nereye varacağını merak ederek izlediğim bir film oldu. Finalinin hayranı olmasam da özellikle Fransız sinemasını sevenlere rahatlıkla tavsiye edebilirim. Fransız sinemasına aşina olmayan kişiler için de başlangıç için ideal seçimlerden biri olarak gösterilebilir…