Young Sheldon – 6. Sezon
The Big Bang Theory’den aldığı mirası çok farklı bir şekilde kullanarak kendi tarz ve kitlesini yakalayan Young Sheldon, yoluna emin adımlarla devam ediyor. Dizinin aynı zamanda devam ettiğim en uzun soluklu dizilerden birine dönüşmesi ise zamanın acımasızlığını yüze vuruyor… Neyse, diziye dönecek olursak altıncı sezonun dizinin en iyi sezonu olduğunu söyleyebilirim. Hem Sheldon’ın üniversite hayatındaki maceraları, hem Georgie’nin Mandy ile olan dizilerde pek karşımıza çıkmayan türdeki ilişkisi bir hayli ilgi çekiciydi. Emily Osment’ın diziye sağladığı uyum ve katkı da değerli bir noktada. Diğer yan karakterlerin hikayelerinin de neredeyse tümü çok iyi işliyor. Dizide birbirinden çok farklı zorluklara sahip üç çocuğun problemleriyle baş etme konusunun hakkı iyi veriliyor. Sezon finalinin sıra dışılığını da çok çarpıcı bulduğumu eklemem gerek… Yavaş yavaş doğal sonuna yaklaşmaya başlayan dizi, şu an için ne kadar uzatılırsa o kadar mutlu olacağım. Sevindirici olan ise yeni bir The Big Bang Theory evreni dizisinin hazırlıklarının duyurulması oldu. Umarım yine Chuck Lorre’un çok yakından ilgileneceği ve öncüllerini aratmayacak bir dizi kapıdadır…
Ayak İşleri – 3. Sezon
Yerli dijital platformlarımızdan Gain’den son dönemde gelen haberler hiç iç açıcı değil. Kısa süre önce satışı gerçekleşen platform, istediği ilgiyi görememiş olacak ki tüm önemli işlerini teker teker sonlandırdı. Bundan platformun belki de en çok ilgi gören işine dönüşen Ayak İşleri de nasibini aldı. Çağlar Çorumlu ve Güven Murat Akpınar’ın şahane uyumuyla çok özgün bir tat yakalayan dizi, felsefe ve suç dünyasını çok eğlenceli bir şekilde birleştirmeyi başarmıştı. Geride kalan üçüncü sezonun tadı, karakterlere iyiden iyiye alışmanın da etkisiyle diğerlerinin de üzerindeydi. Özellikle final bölümü “Bitkiler” dizinin zirvesiydi adeta. Bir yanım “keşke daha çok ilgi görüp daha uzun süre devam etseydi” derken, diğer yanım ise “tam tadında bitmesi güzel oldu, ekibin yeni işlerini bekleyelim” diyor. Umarım ekibin yeni işleri gecikmeden gelir ve iyi çıkar da ikinci yanımın haklılığı sonucuna varılır…
Bozkır – 2. Sezon
BluTV’nin en çok övgü alan işlerinden olsa da, seveceğime neredeyse kesin gözle baksam da bir türlü izleme sırasını getiremediğim dizilerden biriydi “Bozkır”. İkinci sezonun gelişi vesilesiyle iki sezonu neredeyse üst üste, kısa aralıkla izlemiş bulundum ve iki sezonu da ayrı ayrı sevdim. Başroldeki Yiğit Özşener dışındaki neredeyse tüm kadronun değiştiği, yeni bir olay örgüsü etrafında geçen ikinci sezonla ilkinin başarısının tutturulması bu tür diziler için çok sık görülmeyen türden bir başarı olmuş… İlk sezonda olduğu gibi ikinci sezonda da çok sayıda önemli karakterin olduğu, çok katmanlı karmaşık bir yapının kurgulanması başarılı bir senaryonun önemli göstergelerinden. Burada en büyük alkış dizinin senaristi Levent Cantek’e gidiyor. Herkesin işini çok iyi yaptığı oyuncu kadrosunun da hakkını teslim etmek gerek. Dünya standartlarında, üst düzey bir yerli polisiye isteyenlere ilk önerilebilecek dizilerden biri Bozkır…
The Great – 3. Sezon
İlk sezonunu çok sevdikten sonra ikinci sezonunu pek sevemediğim The Great’in üçüncü sezonu da geride kaldı. Bu sezon, bana göre dizinin yeniden yükselerek ilkinin başarısına biraz olsun yaklaştığı bir sezondu. Elle Fanning’in dizideki olağanüstü performansının yeni zirvelerini bu sezon içerisinde gördük. Nicholas Hoult için de yakın düzey övgüleri sıralamak mümkün… Senaryo olarak ise aslında dizinin biraz çıkmazlara düşmeye başladığını düşünmekteydim ki sezon ortasındaki şok edici gelişme bir anda diziye hareket getirdi. Tabii bu gelişmenin dizinin geleceğine nasıl etki edeceği merak konusu. Dördüncü sezon dizi için büyük bir sınav olacak. Umarım izleyiciyi dizinin devamına ikna edecek eğlenceli yeni hikaye ve karakterlerle dönmeyi başarırlar…
