Amerika’da genç yönetmenlerin kendilerini en iyi şekilde gösterebilecekleri festivallerin başında Sundance Film Festivali geliyor. Özellikle son iki yıldır buradan ödül kazanan Fruitvale Station ve de tabii ki Whiplash’in çıkması bu festivalin değerini benim gözümde katladı. Bu yıl saydığım iki filmin izinden gidip büyük ödülü kazanan film ise Me and Earl and the Dying Girl oldu. Filmin festivalde epey beğenilmesi ve geçen seneki Whiplash’in etkisinden ötürü olsa gerek filmin dağıtım hakları rekor ücretle Fox Searchlight’a satıldı. Bahsettiğim bu başarıların üstüne film benim  özlem duyduğum yaşlara ait, ilgi çekici bir hikayeye sahip olunca Me and Earl and the Dying Girl benim için yılın en çok merakla beklediğim filmlerden bir tanesine dönüşüverdi. Peki film benim beklentilerimi karşılayabildi mi? Çok büyük ölçüde evet.

Filmin adındaki “Me” kısmını oluşturan ana karakterimiz Greg, tuhaf bir anne babaya sahip, okulda kimselerin farkında olmadığı bir gençtir. Greg’in en büyük tutkusu ise sinema, bunun için de farklı kültürlerden gelseler de çocukluktan beri aynı şeylerden zevk aldıkları Earl iş ortağı durumundadır. İkili birlikte eski kült filmleri tiye alan kısa filmler çekmektedirler. Bir gün Greg’in tuhaflığından daha önceden bahsettiğim annesi, Greg’i okuldan lösemi olduğu ortaya çıkan arkadaşı Rachel ile arkadaş olmaya, ona destek olmaya zorlar. Greg de bu isteğe boyun eğemez ve Rachel ile başta zorlansa da ilginç bir arkadaşlığa başlar. Tabii bu arkadaşlık bildiğiniz arkadaşlıklardan değil…

Arkadaki kitaplığa hayran kalmamak elde değil. Bu arada RJ Cyler'ın ilk filmi bu film.

Me and Earl and the Dying Girl her şeyden önce oldukça ilginç bir anlatı tarzına sahip. Greg’in aynı zamanda anlatıcı olup klasik bir anlatıcının tamamen dışında olması, filmin içinde kullanılan metaforlar filmi diğer filmlerden farklı kılan noktalardan. Filmin sonunu filmin ortasında söyleyen bir filmden bahsediyoruz. Meksikalı genç yönetmen Alfonso Gomez-Rejon’un bu alışılmışın dışına çıkma isteği orijinal filmler üretme peşinde olan yeni bir yönetmen kazandığımızın habercisi niteliğinde.

İşin içinde ölen kız olunca filmin yer yer çok duygusallaşması kaçınılmaz olsa da Me and Earl and the Dying Girl olabildiğince izleyiciyi pozitif tutmaya çalışmış ve fazla acıtasyona girmekten özenle uzak durmaya çalışmış. Yine de gözyaşlarını tutmakta zorlandığımız kısımlar yok değil.

Filmle ilgili olumlu görüşlerim net bir şekilde baskın olsa da beğenmediğim noktalar da yok değil. Filmin son kısmı duygusal olsa da bence tatmin edici değildi, daha iyi bir finali beklerdim. Bunun dışında Greg’in ailesi başta olmak üzere filmdeki büyük karakterler fazla karikatürize edilmiş. Tabii bunlar göz ardı edilebilecek noktalar…

Olivia Cooke, Thomas Mann, RJ Cyler

Oyuncu kadrosu ve oyunculuk performanslarından bahsedecek olursak ilk bahsetmemiz gereken kişi Olivia Cooke. Bates Motel’de tanıştığım ve diziyi izleme sebebim haline gelecek kadar beğendiğim oyuncu, aslında burada da oradaki rolünü andıracak bir şekilde hasta bir çocuğu canlandırıyor. Fakat Olivia Cooke performansıyla iki karakteri net bir şekilde birbirinden ayırmayı başarmış. İlk kısımda güzelliğiyle büyülerken, ikinci kısımda duygusal sahnelerdeki performansıyla benim için şimdiden yılın en iyi yardımcı kadın oyuncu performansları arasına girdi. Varsın Akademi’nin umurunda olmasın…

Kadrodaki Olivia Cooke dışındaki isimlerden başrol Thomas Mann başarılıydı fakat diğerlerinin akılda kalıcı performanslar sergilediklerini söylemek çok zor. Nick Offerman, Connie Britton ve Jon Berthnal’ın rolleri az ve önemsiz…

Özetle Me and Earl and the Dying Girl beklentilerimi büyük ölçüde karşılayan oldukça başarılı bir yapım. Belki Akademi’ye biraz uzak kalacak nitelikte bir iş ama bence yılın izlenmesi gerekenlerinden. Muhtemelen sene sonunda da listelerimde yer alacak filmlerden bir tanesi olacak…

Me and Earl and the Dying Girl

8

Puan

8.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.