izleryazar’da hakkında uzun bir şekilde yazmak istediğim çok fazla film var sırada ama öncelikle yorumlanmayı bekleyen filmlerin sayısını azaltmam gerekiyor. Bugün de beş filmi daha aradan çıkartacağım kısa kısa bir şeyler yazarak. Bugün için seçtiğim filmler gişe filmleri olarak nitelendirebileceğimiz filmler. Bunlardan ilk üçü benim hiç beğenmediğim ve büyük ölçüde görsel efekt ürünü filmler. Diğer ikisi ise çok daha olumlu baktığım filmler. Haydi başlayalım…
X-Men: Days of Future Past
Süper kahramanlık serilerinden birkaç istisna dışında pek hoşlandığım söylenemez. Bundandır ki bugüne kadar X-Men serisiyle ilgili hiçbir film izlememiştim. Hatta serinin içeriği, ana hikayesi hakkında da hiçbir fikrim yoktu. İzlemeyi de düşünmüyordum doğrusu ama serinin yeniden başladığı bu film aşırı beğenilince, üstüne bir de çok sevdiğim pek çok isim işin içinde olunca bir izlemek istedim. Tabii serinin bir sürü filmini izlemek zor geldiği için de tembellik ederek hikaye hakkında genel şeyleri öğrenerek filmi izlemeye başladım.
Days of Future Past, süper kahramanlık klişelerinden biraz olsun sıyrılabilmiş bir yapım. Fakat yine de benim gibi bu tip filmlerden hoşlanmayan birini ikna etmeye yetmedi bu durum. Sanırım bu tip filmleri izlemekte ısrar etmekten vazgeçmeliyim.
Filme katlanabilmemin tek nedeni oyunculardı elbette. Kim yoktu ki filmde? Jennifer Lawrence, Hugh Jackman, James McAvoy, Michael Fassbender, Ian McKellen, Patrick Stewart, Halle Berry, Peter Dinklage, Ellen Page ve daha fazlası… Rüya gibi olan bu kadroyu izlemek farklı bir deneyim olsa da ne yazık ki filmin iyi bir film olmasına yardımcı olmuyor.
Yine de siz bana bakmayın, çoğunluk filmi sevmiş siz de sevebilirsiniz. Yalnız, bana göre değil bu tip “süper” filmler. Eğer filmi sevmememin sebebi serinin önceki filmlerini izlememiş olmam ise -ki sanmıyorum- buradan Bryan Singer’a özürlerimi iletiyorum…
4.5/10
Guardians of the Galaxy
Marvel imzalı bu film yılın çok ses getiren bir başka süper kahramanlık filmiydi. Aldığı büyük övgülerle acaba Marvel gerçekten bu sefer beni memnun etmeyi başarabilecek mi diye düşündürdü fakat ne yazık ki her zamankinden de kötü bir film çıktı karşıma.
Açıkçası görsel efektler dışında film hakkında söyleyebileceğim en ufak bir olumlu nokta yok. Uzaylı, süper kahramanlı, eğlenceli bir yaratıklı komedi yönü de olan bir şeyler yapalım demişler ama hiç olmamış. Bu kadar başarısız bir filmin nasıl bu kadar sevilip, hatta bazı eleştirmenlerce yılın en iyileri arasında dahi gösterildiğine anlam verebilmem mümkün değil. Biliyorum bu yazıyı okuyanlardan da bazıları çok sevdi filmi ama ne yazık ki ben sevmedim, hiç sevmedim. Hatta bence yılın şu ana kadar izlediğim filmleri arasında da en kötüsü…
3/10
Godzilla
Bu kez fazla hayranı olmadığı için daha rahat eleştirebileceğim bir yapımdayım. Yılın pahalı işlerinden biri olan Godzilla iyi gişe yaptı ve ikincisi de çekilecek. Benim normalde izlemeyeceğim bir tarza sahip olan bu filmi tek izleme sebebim Bryan Cranston idi, fakat ne yazık ki onun da rolü pek fazla değilmiş.
Film aslında gayet iyi başladı. Bryan Cranston çok iyi bir oyuncu olduğunu böylesine bir filmde bile gözler önüne sermeye başarmış. Fakat ne yazık ki filmin devamı tam bir fiyaskoydu çünkü filmde herhangi bir senaryo yoktu. Boş boş görsel efekt izleyip durduk film boyunca. Hakkını verelim görsel efektler çok iyi ama gel gelelim görsel efektlerle karın doymuyor. Tabii yapımcıların karnı fazlasıyla doydu bu filmle de, benim karnımı doyurmuyor şeklinde düzelteyim.
Anlayacağınız rahatlıkla es geçebileceğiniz, yılın en kötülerinden biri Godzilla…
3.5/10
Maleficent
Masalsı filmleri genellikle sevmişimdir fakat Angelina Jolie’den pek hoşlandığımı söyleyemem. Bu nedenle filmi izlememe konusunda epey direndim fakat en sonunda dayanamayarak izledim. İyi ki de izlemişim, izleyeni pişman etmeyecek filmlerden biri Maleficent…
Film, hepimizin çok iyi bildiğini düşündüğünü bir masalı oldukça farklı bir şekilde ele almış. Yani bildiğimiz masallardan farklı bir masal Maleficent. Pek çok büyük filmin perde arkasında teknik rollerde görev alan Robert Stromberg, ilk yönetmenlik deneyiminde hiç fena bir iş çıkarmamış.
Angelina Jolie başarılı ama ödüllere oynayacak kadar iyi olmadığı açık. Bu nedenle Altın Küre’de adaylığı kaçırmasına sevindim.
Sonuç olarak iyi sayılabilecek bir masal filmi Maleficent ama büyük beklentilere kapılmayın çünkü beklentilerinizi karşılamaya filmin gücü yetmeyebilir.
6/10
A Million Ways to Die in the West
Family Guy’ın arkasındaki isim olan Seth MacFarlane’in Ted’in ardından ikinci sinema denemesi olan bu film yılın ilk yarısının adından söz ettiren komedilerinden biri oldu.
Vahşi batının klişeleriyle dalga geçen film, bence genel anlamda oldukça iyi bir komediydi. Şahsen western filmlerini çok seven beni epey güldürmeyi başardı ama gel gelelim ki filmde yer yer öyle gereksiz iğrençlikler vardı ki iyi esprileri gölgede bıraktı. Keşke hiç gereği olmayan bu sahnelere yer verilmeseydi de sevdiğimizi söylerken utandığımız bir film olmasaydı A Million Ways to the Die in the West. (Bir de filmin ismi daha kısa mı olsaymış ne?)
Filmde Seth MacFarlane yönetmenlik ve senaristlikle yetinmeyerek başrolde de yer alıyor. Charlize Theron, Liam Neeson, Amanda Seyfried, Neil Patrick Harris, Giovanni Ribisi, Sarah Silverman gibi bir arada görmenin pek kolay olmadığı isimler kadroda yer alan diğer isimler arasındalar. Bir de benim çok hoşuma giden sürpriz bir sahnesiyle Christopher Lloyd da filmde yer alıyor.
Sonuç olarak film, bence yılın güldürmeyi en iyi başaran filmlerinden biri ama keşke bazı gereksiz kısımları olmasaydı, espri düzeyi hep yukarılarda tutulabilseydi…
6/10
Yorum Yazın