2014 yapımı Force Majeure ile büyük sükse yapan İsveçli yönetmen Ruben Östlund, üç yıllık aranın ardından yeni filmi The Square ile yine yılın en çok ses getiren Avrupalı filmlerinden birine imzasını attı. İlk olarak Cannes’da gösterime giren film, burada kazandığı Altın Palmiye ödülüyle birlikte merakımızı arttırdı…

Yılın en sıradışı yapımlarından biri olan The Square, Stockholm’de ünlü bir sanat müzesinin başında yer alan Christian’ın (Claes Bang) “Kare” adındaki yeni bir sergisini açılış sürecinde yaşadıklarını ele alıyor.  Filmde “Kare” eşit hak ve yükümlülüklerin, birbirimize olan güven ve önemsemenin barınak noktası olarak tanımlanıyor ve bunu metafor olarak kullanmaya çalışıyor. Günümüz toplumlarını eleştiri yağmuruna tutan The Square, bunu oldukça dağınık ve abartılı yollarla yapıyor. Filmdeki sahneler birbirinden o kadar kopuk ki sanki bir film değil de skeçler topluluğu izliyoruz. Filmin komedi anlayışı yer yer geçen yılki Toni Erdmann olmaya çalışıyormuş gibi hissettirse de mizah olarak sunulmaya çalışan hiçbir şey gülümsetmediği gibi sinir bozucu bir etki yaratıyor.

Filmin başrolünde Danimarkalı oyuncu Claes Bang yer alırken ona Elisabeth Moss, Dominic West gibi ünlü isimler de eşlik ediyor. Filmin en ilgi çekici sahnelerinden, afişte de gördüğümüz sahnedeki çarpıcı performansıyla Terry Notary kadronun bahsemeye değer bir diğer ismi.

Yılın en çok abartılan filmleri arasına rahatlıkla koyabileceğim The Square, yönetmen Ruben Östlund’dan beklemediğim türden bir başarısızlık. Onlarca şey anlatmaya çalışıp doğru düzgün bir şey anlatamayan, film olarak bile nitelendirmenin zor olduğu tuhaflıklar bütününden bahsediyoruz…

The Square

4

Puan

4.0/10

1 Yorum

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.