2013’te izleyiciyle buluşturduğu Short Term 12 ile son yılların en iyi bağımsız filmlerinden birine imza atan Destin Daniel Cretton’ın bir sonraki işini uzunca bir süredir merak içerisinde bekliyordum. Özellikle yönetmenin yeniden Brie Larson için bir araya geliyor olması da beklentilerimi iyice arttırmıştı. Ne var ki The Glass Castle, sanki farklı bir yönetmenin elinden çıkmışçasına yetersiz bir film çıktı ve yılın en büyük hayal kırıklıklarından birine dönüştü…

The Glass Castle, yazar Jeannette Walls’un kendi hayat hikayesini kaleme aldığı ve tüm dünyada çok satan aynı adlı kitabın uyarlaması. Alkolik bir baba, sorumsuz bir ressam anne ve dört çocuktan oluşan bir ailede zor bir çocukluk yaşayan Jeannette’in hikayesini farklı zaman dilimlerinde anlatan filmin ana zamanı 80’li yılların sonunda geçiyor ve flashbacklerle Jeannette’in çocukluk dönemine gidiliyor…

Yönetmen Destin Daniel Cretton, tıpkı Short Term 12’de olduğu gibi yine şanssız çocukların yaşamlarına ışık tutuyor. Fakat o film her ne kadar doğal ve sinema açısından doğrularla dolu ise The Glass Castle bir o kadar yapay ve yanlışlarla dolu bir film. Filmde ön plana çıkan baba karakteri berbat bir baba ve çocuklarına pek çok kötülük yaparak kendisinden nefret ettiriyor. Fakat yer yer süslü laflar ederek izleyiciye ve çocuklara şirin gözüküyor. Benim asıl sorunum ise filmin sonunda babanın neredeyse kahraman haline getirilmesiyle ilgili. Ortaya düzgün bir mesaj koyamamasıyla filmin değeri ciddi yara alıyor…

Konusunun doğruluğunu bir yana koyacak olursak The Glass Castle’ın işleniş olarak da bir takım sıkıntıları mevcut. Filmde duygu patlamasına açık pek çok nokta bulunmasına karşın neredeyse hiçbirinde beklenen etki gerçekleşmiyor. Özellikle ilk yarı çok ağır işliyor ve film gereğinden fazla uzun hissiyatı yaratıyor. Filmin şimdiki zamanı diyebileceğimiz dilimde gerçekleşen olaylar ilgi çekici olmaktan uzak bir şekilde ilerliyor ve birkaç sahne hariç o kısım o şekilde devam ediyor…

Son dönemdeki en başarılı bulduğum kadın oyunculardan olan Brie Larson’u izlemekten bu kez pek keyif alamadım. Jeannette’in olgun hallerindeki donuk tavırları filmi sevmeyi zorlaştırdı. Fakat filmde parladığı bazı sahneler de yok değildi. Woody Harrelson ise kendinden nefret ettirmeyi başardı, fakat bunun ciddi bir  oyunculuk becerisiyle olduğunu düşünmüyorum. Naomi Watts, Max Greenfield, Sarah Snook kadrodaki diğer dikkat çekici oyuncular arasındaydılar. Filmin çocuk castı ise çok başarılıydı ve filmin gerçek yıldızlarıydı.

Tüm olumsuzluklarına karşın The Glass Castle tamamen bir enkaz da değil. Çocuk oyuncuların başarısının da etkisiyle film gayet izlenebilir bir şekilde ilerliyor. Her ne kadar hikayenin vardığı noktayı beğenmesem de içerisinden alınabilecek dersler mevcut. Çocukların arasındaki dayanışma, hayallerinden vazgeçmeyen bir kızın böylesine kötü aileden bile kendisine artı değer katabilmesi takdire şayan noktalardan. Umarım Destin Daniel Cretton bu filmden sonra doğru bir senaryo seçimi yaparak kariyerinde yeniden yükselişe geçer…

The Glass Castle

5.5

Puan

5.5/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.