The Sixth Sense sonrası büyük bir üne kavuşan ve ters köşe gerilim filmlerinin yönetmeni olarak tanınan Hintli sinemacı M. Night Shyamalan’ın kariyeri uzun süredir ciddi bir düşüş içerisindeydi.  Üst üste berbat eleştiriler alan filmlere imza atan yönetmenin çöküşteki kariyerini kurtaran film ise 2017’nin ilk aylarında vizyona giren Split oldu. Her ne kadar yönetmenin takipçisi olmasam da olumlu yorumlar sonrası benim de ilgimi çekmeyi başaran film, Shyamalan’ın The Sixth Sense’ten sonra izlediğim ikinci filmi oldu…

Split, çoklu kişilik bozukluğu gibi oldukça tuhaf ve inanması güç bir hastalığı konu alıyor. Gerçek hayatta bu hastalığı yaşayan ve suçlarına gerekçe olarak gösteren bir adamdan esinlenerek hazırlanan ana karakterimizin 24 farklı kişiliği vardır. Kevin her bir karaktere girdiğinde farklı özelliklere ve davranışlara sahip olur…

Filmimizin başlangıcı ise bir kaçırılma olayıyla gerçekleşiyor. Üç genç kız bir parti dönüşü kaçırılıyorlar. Bu kızlardan ikisi birbiriyle sıkı arkadaşken diğeri ise garip davranışları olan ve okulda kimseyle arkadaşlık kuramayan Casey’dir. Bu üç kız arasından Kevin ve diğer kişilikleriyle daha çok uğraşan ve kaçış yollarını arayan ise Casey olur. Bu arada filmin akışı içerisinde Casey’nin çocuklukta yaşadıkları ve tuhaflıklarının nedenleri anlamlandırılmaya çalışılır…

Split bana kalırsa ele aldığı konu bakımından izlenmeye kesinlikle değer bir film ama işlenişi daha iyi olabilir miydi? Bence evet. Filmin kaçırılma hikayesine odaklanması güzel, son derece ilgi çekici bir başlangıçla sürükleyici bir şekilde ilerledi film. Fakat, ilk yarıdan sonra hem çoklu karakterlerin ilgi çekiciliği azalmaya başladı hem de aslında gerçekçi temeller üzerine kurulan film biraz fantastik bir noktaya doğru kaymaya başladı. Finali de beni hiç mi hiç tatmin etmedi. Ayrıca Casey’nin çocukluğuna odaklanan kısımlar da bence fazlasıyla sıkıcıydı.

Filmin en büyük yıldızı şüphesiz James McAvoy. Son yıllarda dikkat çeken oyuncu, bu filmde yeteneklerini en üst seviyede sergileme fırsatı bulmuş. Birbirinden farklı karakterleri başarıyla canlandırmış. Ona eşlik eden Anya Taylor-Joy ne kadar yetenekli veya geleceği ne kadar açık tartışılır ama bu tarz gizemli filmlere yakışan bir yüzü, duruşu var. Yani bu film için iyi bir seçim olduğu söylenebilir.

Uzun lafın kısası Split ilginç bir hastalığı merkezine alan ve çoğunlukla az mekanda geçen başarılı bir film. Fakat keşke ikinci yarısı da ilk yarısı kadar iyi olabilseydi ve finale doğru gittikçe düşüş yaşamasaydı… Bu arada Shyamalan filmin sonunda kendi takipçilerine sürpriz hazırlamış ve bu sürpriz aynı zamanda bir devam filmi anlamına geliyormuş. Tabii benim gibi yönetmeni yakından takip etmeyen birine bu pek anlam ifade etmedi. Hem Split için bir devam filmi ilgi çekici olabilir mi, emin değilim.

Split

7

Puan

7.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.