Kariyeri boyunca kendi doğru bildiği yolda ilerleyen ve çoğu küçük kitlelerle sınırlı kalan pek çok bağımsız filme imza atan Richard Linklater, Before Midnight ve Boyhood sonrası kariyerinin zirve noktasına ulaşmıştı. Bu iki filmle toplam 4 Oscar adaylığı dahil pek çok ödül ve adaylık alan Linklater, buna karşın geçtiğimiz yılki Everybody Wants Some!! ile ödül avcısı olmayacağını ve istediği gibi fimler yapmaya devam edeceğini göstermişti. Bu yıl ise yönetmen, daha çok ödül ilgisi çekmesini beklediğimiz Last Flag Flying ile izleyiciyle buluştu. Ortalama gelen eleştiriler ve ödül sezonuna yakından dahil olamaması sonrası filmle ilgili beklentilerim bir nebze düşmüştü, ancak Last Flag Flying yılın hakkı yenen iyi işlerinden biri çıktı…

Hikayemiz Vietnam Savaşı’nın yaklaşık 30 yıl sonrasında yani 2000’lerin başlarında geçiyor. “Doc” lakaplı Larry, birlikte savaştığı iki arkadaşını yıllar sonra bulmak üzere yola koyuluyor. Bu ziyaretin sebebi ise Doc’ın oğlunu Irak Savaşı’nda kaybetmesi ve cenazede iki eski arkadaşını da yanında görmek istemesidir. Birbirlerini yıllardır görmemiş bu iki arkadaştan Sal bir bar işleten alkolik, her şeyi dalgaya alan bir adamdır. Richard ise savaş günlerinden sonra bambaşka bir adam haline gelen pederdir. Üçlünün buluşmasıyla savaş günlerindeki eski defterler de açılacaktır…

Last Flag Flying, savaşı savaşsız eleştirmeyi başaran, üstelik bunu savaş sahnelerine onlarca milyon dolar harcayan filmlerden daha etkili bir yolla yapan bir iş olmuş. Richard Linklater, bol repliklerle akıcı senaryo yazma yeteneğini bu kez savaşın anlamsızlığını vurgulamak üzere konuşturmuş. Baştan sona sürükleyici bir şekilde ilerleyen film, özellikle Bryan Cranston’ın canlandırdığı Sal karakteri sayesinde anlamsız savaşlarda bir hiç uğruna ölen askerlerin kahramanlık süsüyle kutsanmaya çalışılması acımasız bir şekilde eleştirilmiş…

Filmin oyuncu kadrosundaki üç isim de çok doğru seçim olmuş. Üçlünün kimyası çok iyi tutmuş. Her ne kadar yardımcı oyuncu olarak kampanyası yapılmaya çalışılsa da Bryan Cranston filmin asıl başrolü durumunda. Belki ana hikayenin merkezinde değil ama filmdeki hemen her sahnede olayların merkezinde. Cranston’ın rol yelpazesinin ne kadar geniş olduğunu Last Flag Flying’de bir kez daha görmek mümkün. Belki karakteri ilk başta fazla itici gelebilir ancak zamanla kendini sevdirmeyi ve filmi çekici kılmayı başarıyor. Steve Carell, Doc rolünde alışmadığımız kadar sade bir rol sergilemiş. Foxcatcher’dan sonra bir kez daha ciddi rollere de uygunluğunu ortaya koymuş. Laurence Fishburne’ün karakteri de filmin ilgi çekiciliğine katkıda bulunmuş, özellikle Bryan Cranston ile zıtlıklarını izlemek keyifliydi.

Uzun lafın kısası Last Flag Flying, yılın hak ettiği değeri görememiş oldukça başarılı işlerinden biri. Özellikle Amerika gibi kahramanlaştırmaya bayılan bir toplumda ilgi görmeyip dışarıda bırakılmamasına şaşırmamalı. Eleştirel bir film olmayıp gerçekten kahraman hikayesi şeklinde ilerleseydi belki American Sniper gibi 5-6 Oscar adaylığı alacaktı ama bu haliyle savaş üzerine yapılmış  en anlamlı filmlerden biri olmuş…

Last Flag Flying

8

Puan

8.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.