2014 defterini kapamaya gittikçe yaklaşıyoruz. Artık hem izlemek istediğim filmler hem de izleyip yorumlamayı es geçtiğim filmler çok az kaldı. Oscar gününe kadar son eksikleri de tamamlayıp 2014 yılına ait kendi ödüllerimi vererek son noktayı koyacağım.

Bugünkü menümüzde yılın en komik komedilerinden üç tanesi (ilginçtir üçü de devam filmi), bir tane güzel kokular gelen film ve bir de ilginç bir vampir hikayesi var. Filmlere geçelim…

The Hundred-Foot Journey

Bugüne kadar izlediğim filmlerinden kötü olanına rastlamadığım İsveçli yönetmen Lasse Hallström, bu yılın fazla gündeme gelemeyen ama başarılı işlerinden bir tanesine imza attı. Her ne kadar Helen Mirren’a Altın Küre adaylığı kazandırmış olsa da filmin hiçbir yerde pek adı geçmedi.

Hindistan’dan bir ailenin Fransa’ya taşınmasıyla Hindistanlı aile ile Madame Mollary’nin restaurantı birbirlerine rakip olurlar. Hintli Hassan ise gerçekten çok yetenekli bir aşçıdır ve bu rekabet zamanla farklı bir şekil almaya başlar…

Aslında filmi epey sevmeme rağmen süresinin gereksiz yere çok uzun tutulduğuna inanıyorum. Yaklaşık iki saatlik süresiyle film ne yazık ki yer yer sıkıcı duruma düşmüş. Belki 20 dakikalık daha kısa bir kurguyla film çok daha akıcı ve seyir zevki yüksek bir film olabilirmiş. Filmde Helen Mirren her zamanki gibi belli bir çıtanın üstünde performans çizse de Altın Küre adaylığı için yeterliliği konusunda emin değilim. Filmde benim asıl dikkatimi çeken isim ise Charlotte Le Bon oldu. Gelecek sene The Walk’ta oynayacak oyuncunun yakın zamanda parlayacağına inanıyorum.

Sonuç olarak The Hundred-Foot Journey yer yer sıkıcı duruma düşse de yılın izlemeye değer filmlerinden biri. İzleyenlerin pişman olacağını sanmıyorum. Bence Altın Küre’de en iyi komedi filmi kategorisinde aday olabilirmiş. Pride ve St. Vincent gibi filmlerin o kategoride adaylık aldığını düşünürsek…

6.5/10

The Hundred-Foot Journey
The Hundred-Foot Journey

Only Lovers Left Alive

Son yıllarda hızla artan vampir furyasından olabildiğimce uzak kalmaya çalışıyorum. İlgimi çekmekten çok çok uzakta olan bu türe dair çarpıcı bir örnek olan Only Lovers Left Alive’ı da uzun süre boyunca izlememiş olsam da en sonunda izlemeye karar verdim. Aslında 2013 yapımı olan ve aynı yıl Cannes dahil pek çok festivalde yer alan filmin asıl izleyiciyle buluşması 2014’te olduğundan dolayı ben de filme 2014 filmleri arasında yer veriyorum…

Açıkçası filmi seveceğimi hiç sanmıyordum ama beklediğimden çok daha iyi bir film buldum karşımda. Evet özellikle ilk kısımlarda biraz sıkıldım fakat özellikle Mia Wasikowska’nın dahil olmasıyla birlikte film çok sevimli, keyifli bir hal aldı. Bu yıl pek çok filmde karşıma çıkan Mia Wasikowska galiba giderek çok sevdiğim oyuncular arasına girme yolunda ilerleyecek. Tabii sade Mia Wasikowska değil Tilda Swinton ve Tom Hiddleston da gayet başarılıydılar.

Modern zamanda geçen bir vampir hikayesi olan, Havva ile Adem’e farklı bir yorum getiren Only Lovers Left Alive kesinlikle çok ilgi çekici bir hikaye. Vampirlerle ilgili bir şey önereceğim aklıma gelmezdi ama Only Lovers Left Alive’a şans vermenizi öneririm…

6.5/10

Only Lovers Left Alive
Only Lovers Left Alive

Horrible Bosses 2

Son yılların sevilen komedilerinden biri olan Horrible Bosses’ın gişe başarısı üzerine ikinci film de geldi. Ben serinin ilk filmini bu sene içerisinde izlemiştim ve özellikle sevdiğim oyuncuların da katkısıyla oldukça keyifli vakit geçirmiştim. Serinin ikinci filmi de ilki kadar olmasa da gayet eğlenceli ve komikti.

İlk filmde patronlardan çok çeken kahramanlarımız bu filmde kendi işlerini kurmaya karar veriyorlar. Fakat zengin bir iş adamı tarafından dolandırılıyorlar. Bunun üzerine üçlümüzün intikam peşine düşmesiyle komik maceralar ortaya çıkıyor.

Jason Bateman, Jason Sudeikis ve Charlie Day üçlüsü gerçekten enerjisi yüksek, iyi bir üçlü. Sudeikis ve Charlie Day komedi yükünü çekerken Bateman yine biraz daha ağır başlı şekilde grubun toparlayıcı lider görevini üstleniyor. İlk filmde çok sevilen karakterleri canlandıran Jennifer Aniston ve Jamie Foxx’un rolleri bu filmde daha da artmış. İlk filmin bence en iyisi olan Kevin Spacey bu kez konuk oyuncu tadında bir rolle filme katkıda bulunmuş. Chris Pine, Christoph Waltz ve Jonathan Banks seriye ikinci filmden daha isimler olurken bu isimlerden özellikle Chris Pine dikkat çekmeyi başarıyor.

Horrible Bosses 2, sinema açısından bir şey vaat etmeyen fakat gayet komik ve eğlenceli bir film. İlk filmi sevenler ikinciyi de mutlaka izlesinler…

6.5/10

Horrible Bosses 2
Horrible Bosses 2

Dumb and Dumber To

Bu yılın en dikkat çeken devam filmlerinden biri hiç şüphesiz Jim Carrey ve Jeff Daniels’ı 20 yıl sonra yeniden buluşturan Dumb and Dumber To oldu. 20 yıl sonra bir seriye aynı oyuncularla devam filmi çekmek oldukça zor bir iş olsa gerek fakat Dumb and Dumber To’da bu işin üstesinden gayet iyi bir şekilde gelinmiş. İlk filmi de yakın zamanda izlemiş olduğum için iki filmi de karşılaştırma fırsatım oldu. Özellikle Jim Carrey’nin aynı performansı 20 yıl sonrasına taşıyabilmesi gerçekten takdire şayan. Tabii ki The Newsroom’da ciddi adam olarak izlediğimiz Jeff Daniels’ı da es geçmemek gerek…

İkilimizin yıllar sonra bir araya gelmesiyle başlayan hikayenin temelini Harry’nin bir kızı olduğunu fark etmesi oluşturuyor. İkili her zamanki salaklıklarıyla eğlenceli bir maceraya atılıyorlar. Yer yer “keşke olmasa” dediğimiz iğrenç durumlar yok değildi ama sonuç itibariyle eğlendirme vaadini başaran ve neredeyse ilki kadar başarılı bir yapım Dumb and Dumber To. Jim Carrey komedilerini seven herkese tavsiye edebilirim…

6.5/10

Dumb and Dumber To
Dumb and Dumber To

22 Jump Street

Yılın en iyi komedilerinden bir tanesi Channing Tatum ve Jonah Hill’i buluşturan 22 Jump Street idi. Aslında filmi izleyeli epey uzun zaman oldu ve niyetim film hakkında daha uzun bir yazı yazmaktı. Fakat bir türlü sırayı 22 Jump Street’e getiremedim ve şimdi kısa bir yorumla geçiştirmek zorunda kaldım…

İki çılgın polisin gizli görev için liseliler arasına gönderilmesini konu alan filmin ikincisi de en az ilki kadar başarılıydı. Channing Tatum ve Jonah Hill’in kimyalarının tutması şüphesiz filmin en büyük artısı. İkili yine görevlerinde çok komik maceralara yelken açıyorlar. Filmin başarısı üzerine 23 Jump Street’in de olması kesinleşti. Gelecek filmlerden bahsetmişken filmin sonundaki gelecek film afişlerine bayıldım. Neredeyse filmin kendisinden bile fazla güldüm o özel kısımda…

Ciddi filmlerden sıyrılıp sadece gülmek, eğlenmek için film arayanların bu yılki filmler arasından ilk uğraması gerekenlerden bir tanesi 22 Jump Street…

7/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.