Televizyonda internet çağını başlatan Netflix’in ilk orijinal dizisi olan House of Cards’ın dördüncü sezonu da geride kaldı. Yani artık Netflix’e yeni yayın platformu olarak baktığımız günler yavaş yavaş geçiyor… Nedendir bilinmez ama çoğunluğun aksine benim Netflix dizileriyle aram pek iyi değil. Orange Is the New Black’e çok severek başlasam da gerisini getiremedim, Daredevil ve Jessica Jones gibi Marvel yapımlarında zaten 1-2 bölümü geçemedim, Narcos ve Sense8 gibi diğer dizilerde de durum pek farklı olmadı. Buna karşın House of Cards hala izlemeye devam ettiğim tek Netflix draması.

Politik konularda geçen film ve dizileri normal koşullarda ilgi çekici bulmayan bana House of Cards’ı sevdiren başta Kevin Spacey ve Kate Mara’nın başarılı performansları ve dizinin farklı tarzıyla kendini belli eden kalitesiydi. Dizinin harika geçen ilk sezonunun ardından ikinci sezonki hafif düşüş House of Cards’ın geleceği hakkında endişe etmeye neden olmuştu. Derken ikinci sezonun da epey altında gelen üçüncü sezon yavaş yavaş dizinin miadını doldurduğunu gösteriyordu. Durum böyle olunca dördüncü sezon için beklentilerim çok yüksek değildi. Fakat House of Cards beni yanıltmayı başardı ve dördüncü sezonla birlikte dizi yeniden yükselişe geçti…

Geçtiğimiz sezon Frank ve Claire ilişkisinde işlerin ilk kez değiştiğini görmeye başlamıştık ve sezon finali itibariyle bu sezona Frank – Claire çekişmesinin damga vuracağını düşünmüştüm. Fakat dizi beni şaşırttı, Frank ve Claire’ın kavgaları bile tıpkı evlilikleri gibi tamamen mantığa dayalı ve stratejik hamleler şeklinde gerçekleşti. Dördüncü bölümde yaşanan sürpriz gelişme ve daha sonrasında Frank’in karşısına çıkarılan yeni rakip sezonun bambaşka bir yere gitmesine neden oldu. Bir yandan da Frank’in geçmişine dair bazı şeylerin ortaya çıkması söz konusu olunca konu zenginliği açısından en zengin sezonunu yaşadı belki de dizi.

house-of-cards-season-4-wright-spacey-600x400

Kevin Spacey şüphesiz House of Cards’ı izlememizdeki en büyük sebep. Bu sezon da en iyi sezonlarından birini yaşadı ve muhtemelen sonunda Emmy ve diğer ödüllerden yana da şansı gülecek. Yalnız bu sezon kameraya karşı olan konuşmalarını yani bizimle olan konuşmalarını biraz azalttı. Oysa dizinin en sevdiğim yanıydı bu.

Robin Wright’ı gençlik yıllarındaki işlerinden sevsem de daha ilk sezondan beri izlemeye katlanamıyorum. Karakteri Claire Underwood’u hiç sevmemem böyle düşünmemde etkili olabilir ama yıllardır ödüllerde adaylıklar alıp, ödül kazanmasına pek anlam veremiyorum. (Ben ki Anna Gunn başta olmak üzere sevmediğim karakterlerin oyuncularını da çok takdir eden bir kişiyim.)

Doug rolüyle Michael Kelly bu yıl da dizinin önemli isimlerinden biri oldu. Fakat geçen yılki gibi özel bir bölümü yoktu ve performans açısından çok farklı bir şey sunmadı. Will Conway rolüyle diziye dahil olan Joel Kinnaman sezona çok şey kattı. Eşi rolündeki Dominique McElligott’u izlemekten ise ayrıca keyif aldım. Önceki sezonlardan görmeye alıştığımız ve tek tek saymak istemediğim isimlerin yanı sıra ilk sezondan iki sürpriz konuğu ilginç bir şekilde de olsa görmek güzeldi.

Özetle House of Cards iyi bir dördüncü sezon geçirdi. Konusunu tüketti, yanlış yerlere giriyor, eski çekiciliği kalmadı vs derken yeniden “ben buradayım” dedi. Özellikle aksiyonun da arttığı sezon finalinden sonra beşinci sezonu da beklemede olduğumu söyleyebilirim. Fakat yavaş yavaş dizinin sonlandırılması gerektiğini ve beşinci sezon olmasa da altıncı sezonun final olarak planlanması gerektiğini söylemeliyim. Yoksa korktuğum durum gelecek sezonlarda gerçekten yaşanabilir…

House of Cards 4. Sezon

7.9

Puan

7.9/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.