Mart ayını geride bırakmaya başladığımız şu günlerde artık 2015 yılına dair ilk film yazısını yazma zamanı geldi. Gönül isterdi ki çok iyi bir filmle yapalım açılışı ama bulduğumuzla idare edeceğiz.

Fifty Shades of Grey tüm dünyada aşırı popüler bir kitap serisinin ilk halkası. Bu kadar ünlü bir kitabın filmi de elbette büyük olay olacaktı. Filmin aylar önce yayınlanan fragmanlarından da zaten büyük ilgi göreceğini anlamak mümkündü ve film yayınlandığında tüm dünyada çok ciddi gişe gelirleri edip pek çok rekor kırdı. Buna karşın filme karşı olan ve yerden yere vuran da ciddi bir kitle oluştu. Aslında Twilight serisiyle Fifty Shades of Grey’in durumunu rahatlıkla birbirine benzetebiliriz.

Doğrusu ben kitap serisine en ufak bir ilgi duymadım, muhtemelen filmle de hiç ilgilenmeyecektim ki filmde Dakota Johnson’ın başrol oynuyor olması bir anda beni filmle ilgilenir hale getirdi hatta merakla beklediğim 2015 filmleri listeme bile ekledim filmi. Bu filme kadar kimsenin pek tanımadığı Dakota Johnson’ı ise ilginç şekilde, muhtemelen kimsenin adını bile duymadığı, kısa sürede yayından kalkan Ben and Kate dizisinden tanıdım. Her ne kadar dizi vasat olsa da Dakota Johnson sempatikliğiyle dikkatimi çekmişti. Aslında ben geçen yıl yer aldığı Need For Speed ile patlama yapmasını umuyordum ama o filmde hem rolü küçük çıkınca hem de film çok kötü çıkınca Dakota Johnson için çok yararlı bir film olamadı. Kendisinin asıl patlamasına sebebiyet verecek olması nedeniyle konusunu bile doğru düzgün bilmediğim Fifty Shades of Grey’in başarılı olmasını istedim…

Jamie Dornan, Dakota Johnson

Filme gelecek olursak ne yazık ki pek parlak bir şeyler söyleyemeyeceğim. Anastasia adlı güzel ama kendine pek bakmayan, kendine güveni az olan kendi halinde bir kızımız var ana karakter olarak. Bir gün Christian Grey adlı aşırı zengin, kendine aşırı güven duyan yakışıklı bir adamla bir şekilde tanışıyor ve o noktadan sonra Anastasia’nın hayatı değişmeye başlıyor. Şu ana kadar anlattığım kısımdan fakir kız, zengin oğlan hikayesi çıkarmış olabilirsiniz ama filmin asıl kısmı bu değil…

Christian Grey oldukça tuhaf bir şahsiyet ve duygularından arınmış robot gibi ama cool bir izlenim yaratıyor çevresinde. İlişkilerinde de duygusallıktan tamamen uzak durmaya çalışıyor ve ilişkiyi bir kontrata dayalı olarak yürütüyor. Christian Grey’in asıl tuhaflığı ise cinsellikle ilgili fantezilerinde. Burada detaylarına girmek istemiyorum ama asıl olay hayatın her alanında olduğu gibi hakimiyeti kendinde görmek istemesinde. Sizin fikrinizi bilmem ama Christian Grey karakteri bana kalırsa tamamen saçmalıktan ibaret, aşırı kötü yazılmış bir karakter. Filmin olmamışlığının asıl sebebi…

Senaryonu çok kötü oluşunu bir yana koyacak olursak -ki biliyorum bir kenara koymak zor- filmde bu kötü malzemeden çıkarılabilecek ortalama bir şeyler çıkarılmış. Oyunculuklar fena değil, genel olarak akıcı bir film, müzikler ve şarkılar çok iyi falan ama işte senaryo çok kötü olunca bunlar da çok fazla bir şey ifade etmiyor.

Dakota Johnson

Biraz önce şarkıların çok iyi olduğunu belirttim ama ayrıca bir paragraf daha eklemek istiyorum. Çünkü film için hazırlanan soundtrack albümü gerçekten harika ve birkaç şarkı birden müzik listelerinde üst sıraları zorluyor. Filmde de şarkıların kullanıldığı sahneler filmin kötü konusunu zaman zaman unutturmayı başarıyor.

Özetle Fifty Shades of Grey yılın kötü yapımlarından biri ve bunun nedeni de eldeki materyalin tamamen umutsuz vaka olması. Yine de harika şarkılar ve özellikle Dakota Johnson’ın iyi sayılabilecek performansı daha düşük puan vermemi engelliyor. Umarım bu film Dakota Johnson’ın yükselerek daha iyi filmlerde oynamasını sağlar. Unutmadan ikinci ve üçüncü kitabın da filmlerinin geleceğini söyleyim. Ben ise muhtemelen ilkini izlediğimle yetineceğim…

Fifty Shades of Grey

4.5

Puan

4.5/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.