Hollywood gündemini yakından takip edenlerdenseniz son yıllarda sinema sektöründeki kadın – erkek eşitsizliğinin sık sık gündeme getirildiğine tanıklık etmişsinizdir. Sinema sektöründeki çoğu filmlerde erkek karakterlerin ön planda olduğu ve kadın oyuncuların başrol dahi olsalar erkek oyunculara göre daha az ücret aldıkları bilinen bir gerçek. Bu konuda Jessica Chastain, Anne Hathaway, Emma Stone gibi sektörün en gözde kadın oyuncuları dahi çarpıcı açıklamalarda bulundular. Sadece oyunculuklar da değil, kadın yönetmen ve senaristlerin azlığı ve kadın yönetmenlere yeterli şansın verilmemesi de sıklıkla eleştiri konusu olan bir durum. İşte böyle bir ortamda karşımıza çıkan Wonder Woman sektördeki feminizm akımının çok doğru bir temsilcisi oldu. Hem ayaklarının üstünde duran güçlü bir süper kahraman, hem de filmin yönetmeni bir kadın, Petty Jenkins. Film de iyi çıkınca Wonder Woman yılın en önemli başarı hikayelerinden birine dönüştü…

İlk kez karşımıza geçen yılki Batman v Superman filminde karşımıza çıkan ve yer aldığı kısa sürede dikkatleri üzerine toplamayı başaran Wonder Woman kendi filmi için de beklenti yaratmıştı. Filme Wonder Woman’ın doğduğu topraklardan başlıyoruz ve insanlıkla karşılaşıp insanlık dışı bir savaşın içinde kendini bulmasına tanıklık ediyoruz…

Wonder Woman’ı diğer süper kahramanlık filmlerinden ayıran en önemli faktör, filmin günümüzde değil Birinci Dünya Savaşında geçmesi… Yani alıştığımız FBI, CIA ekipleri yerine Alman orduları, İngiliz ordularıyla muhatap oluyor süper kahramanımız. Doğrusu bu fikre bayıldım, birbirinin kopyası filmlerden sıyrılmak için çok iyi bir yol doğrusu. Fakat bu konuyu daha iyi kullanabilir miydi? Kesinlikle evet. Savaş senaryosu gayet vasat bir şekilde yazılmış. Oysa böyle bir işe kalkışmışken daha iyi bir senaryoyla bambaşka bir yere gidebilirdi film…

Wonder Woman, mitolojik ögelerden de sonuna kadar faydalanıyor. Özellikle ilk kısmı mitolojik anlatılarla geçiyor ve olayların mitolojiye bağlanma şeklini de beğendim. Filmde izlemekten en çok keyif aldığım kısım ise Wonder Woman’ın insanlıkla ilk tanışması ve topluma uyum sağlama çabası oldu. Keşke bu kısımların ağırlığı daha da fazla olsaymış… Filmin en beğenmediğim kısmı ise yarım saatlik kapanış kısmı oldu. Her şey çok güzel ilerlerken klişe süper kahramanlık filmlerinin ekşın sahnelerine bağlanmamız hiç hoş olmadı…

Filmde başrolü üstlenen Gal Gadot bu rol için kusursuza yakın bir seçim olmuş. Hem güzel hem de Wonder Woman’dan beklenen karizmaya sahip. Oyunculuğu da gerçekten özellikle bir süper kahramanlık  çok başarılı. Tabii abartılı Oscar adayı olacak yorumlarına katılmıyorum. Akademi’nin bir süper kahramanlık filmi başrolüne kolay kolay adaylık verebileceğine inanmıyorum. Bu arada Gal Gadot’a eşlik eden Chris Pine da fena iş çıkarmamış ama çok akılda kalıcı bir performans olduğu da söylenemez. Benim House of Cards’ta nefret ettiğim ama hayranı çok olan Claire Underwood yani Robin Wright da filmin kadrosunda…

Uzun lafın kısası Wonder Woman’ı sevdim. Eksikleri var mı? Kesinlikle var, özellikle Birinci Dünya Savaşı meselesiyle çok iyi bir fırsat kaçmış ancak bu hali de süper kahramanlık filmleri çöplüğünde parlamaya yetiyor. Gerçekten de pek parlak gözükmeyen DC Comics film evrenini kurtarmaya yeltenecek düzeyde bir film olmuş, vaktiniz bolsa şans vermekten çekinmeyin derim…

Wonder Woman

7

Puan

7.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.