Önceki televizyon sezonunun en hoş sürprizlerinden biri olan ve Amerika’da aldığı yüksek reytinglerle son yılların en çok izlenen dizilerinden olmayı başaran This Is Us, ikinci sezonunu da geride bıraktı. Yükselen beklentileri karşılamayı başaran dizi kendi zirvesini de sezon içerisinde gördü. This Is Us; iyi bir dizi için ejderhalara, seri katillere, ajanlara ya da mevki sahibi kişiler etrafında gelişen türlü entrikalara ihtiyaç olmadığını gösteriyor. Sıradan insanların, sıradan sayılabilecek hikayelerini, sıra dışı bir kurguyla, eşine rastlamanın mümkün olmadığı naiflikte işleyen dizi duygulara hitap ederek izleyici yakalamayı çok iyi biliyor.

Mükemmele yakın Pearson ailesinin farklı kuşaklarını paralel şekilde işleyen dizi, bir yandan aile kurmaya, iyi bir anne/baba olmaya özendirirken diğer yandan en mükemmel gözüken ailelerin bile kusursuz olmadıklarını gözler önüne seriyor. İkinci sezona da tam da ikinci bahsettiğim noktayla başladık. Jack ve Rebecca’nın ilk ciddi kavgalarına şahit olmak sezona şaşırtıcı bir başlangıç yapmamıza neden oldu. Sezon içerisinde de pek çok kez mükemmellikten uzak tablolar gördük, sezon finaline doğru Randall ve Beth arasında yaşananlar da bu vurgunun en net göstergelerinden biriydi.

Dizinin başından beri en çok merak ettiğimiz olaylardan biri mükemmel baba Jack Pearson’ın ölümünün ne zaman, ne şekilde olduğuydu. Daha sezonun ilk bölümünden bu konuda bazı ipuçları verilse de gizem perdesinin tamamen aralanması sezonun 14. bölümü olan “Super Bowl Sunday” ile gerçekleşti. Amerika’da açık ara en çok izlenen televizyon yayını olan Super Bowl’un hemen sonrasında yayınlanan bu bölüm, hem dizinin şu ana kadarki en iyi bölümüydü hem de belki de televizyon tarihinin en duygusal bölümlerinden biriydi. Beklentinin bu kadar yüksek olduğu bir bölümü bu kadar mükemmel şekilde idare edebilmek dizinin bu sezonki en önemli başarısıydı. Üstelik bu bölümün öncesi ve sonrasındaki bölümler de bu bölümle yakın ayarda, duygu yoğunluğunun zirve yaptığı bölümlerdi. Zaten dizinin uzmanlık alanı da izleyiciye duyguları en iyi şekilde geçirebilmek…

İkinci sezon, hemen her bölümüyle istikrarlı bir şekilde çok iyi olsa da tıpkı Pearson ailesinin de mükemmel olmadığı gibi This Is Us’ın ikinci sezonunun da mükemmel olmayan bölümleri yok değildi. Diğer bölümlere göre nispeten daha geride olan bölümler ise bu sezon denenmeye başlanan konsept bölümlerdi. Sezon arası öncesinde yayınlanan Number One, Number Two, Number Three isimli bölümler her birinde kardeşlerin birinin hikayesine odaklandı ve her biri fazlasıyla depresif bölümlerdi. Genelde depresiflik ve pozitif duyguları aynı anda veren dizinin bu kadar depresifleşmesi tedirginlik yarattı. Kevin’ın film setinde yaşadığı olumsuzluklar, dizinin anlamsız gidişat noktalarından biri olarak gördüğüm Sophia ayrılığı bölümünün temelini oluşturdu. Her daim yaşadığı kilo, özgüven sorununun yanında bebek beklentisi içerisine giren Kate’in bölümü Number Two üç bölüm arasında izlemesi en zor olanıydı. İki kez baba kaybı acısı yaşayan Randall’ın bölümünün konusunu ise Randall’ın hikayesinde giderek önemi artacak gibi gözüken Deja ile ilgili konular oluşturdu. Bu üç bölüm her ne kadar dizi ortalamasının altında olsalar da sorun yaratacak boyutta aykırılıklar değildi. Asıl sorunu sezon finalinden hemen önceki “This Big, Amazing, Beautiful Life” isimli bölümde yaşadık. Deja’ya özel olarak hazırlanan bu bölüm sanki This Is Us değildi de başka bir diziden bir bölümdü. Ana karakterlerimizi çok az görmemiz bir yana, farklı olma çabası rahatça hissedilen yönetmenlik tarzı bile dizinin uzağındaydı. Keşke hiç böyle bir bölüme kalkışılmasaydı. Fakat sezon içerisindeki onca güzellik arasında bir bölümü rahatlıkla görmezden gelebiliriz…

This Is Us’ın başarısının sırlarından biri şüphesiz oyuncu kadrosunun başarısı, uyumu. Dizideki herkes üstüne düşeni çok iyi yapıyor. Dizide Randall karakterine hayat veren Sterling K. Brown dizinin ününden en çok yararlanan oyuncu oldu. Bir anda çok popüler olup Emmy, Altın Küre dahil pek çok ödül kazanan oyuncu, kariyerini iyi yönetebilirse en başarılı siyahi oyunculardan birine dönüşebilir. Zaten çok çok uzun yıllardır drama erkek oyuncu dalında Emmy kazanan ilk siyahi oyuncu olması bir şeyler anlatıyor olmalı. Her ne kadar meyveleri Sterling K. Brown toplasa da ekip arkadaşlarının da ondan aşağı kalır pek yanı yok. Jack Pearson rolünde Milo Ventimiglia adeta döktürüyor. Hem Milo Ventimiglia hem de ona eşlik eden Mandy Moore özellikle “Super Bowl Sunday” ve onun tamamlayıcı bölümlerinde yıldızlaştılar. İkisinin de duyguyu aktarmadaki becerisi Super Bowl Sunday’in mükemmelleşmesine ciddi katkıda bulundu. Kate rolündeki Chrissy Metz sadece kilolu olduğu için bu rolde değil, gerçekten başarılı. Kevin Pearson belki Pearson ailesinin sevmesi en zor ismi ama Justin Hartley ödüllerde bahsinin geçmesini hak edecek kadar iyi. İlk sezonki ödüllerde ana kadrodan bireysel ödüllerle anılmayan tek isimdi ama ikinci sezonla bu değişebilir. Bu arada Kevin’ın film sahnelerinde konuk oyuncu olarak ona eşlik eden Ron Howard ve Sylvester Stallone’un varlığı diziye renk kattı. Özellikle Sylvester Stallone’lu sahneler çok hoştu. Dizideki çocuk oyuncular da gayet başarılılar ve ekranların en zengin castlarından birini çok iyi tamamlıyorlar…

This Is Us, Amerika’da NBC’de yani eski gücünü giderek kaybeden network kanallarından birinde yayınlanıyor. Netflix ile, HBO ile senelik 8-12 bölümlük dizilere alışsak da network kanallarında sezonlar hala genellikle 22 bölüm üzerinden yürüyor. Yapımcılar ve kanal This Is Us’ın sadece reyting ekseninde bir dizi olmayıp ödüllere oynayan kaliteli bir dizi olduğunun bilinciyle bölüm sayısını normalden daha az, 18 bölümde tutuyorlar. Fakat bu bile biraz tedirgin edici. Her ne kadar uçsuz bucaksız bir konuya sahip gibi gözükse de This Is Us’ın ilerleyen sezonlarda düşüşe geçme ihtimali endişe verici. Fakat bu endişelerimizi şimdilik ertelememizde pek bir sakınca yok. Sezon finali de gösterdi ki yapımcıların elinde hala bolca malzeme var, üstelik yeni zaman akışlarımız da geliyor. Yeter ki malzemeyi işlerken aynı kalite korunabilsin, aynı naiflik yaşatılabilsin. Bu konuda da başta Dan Fogelman olmak üzere yapım ekibine güvenimiz tam. Hala This Is Us izlemeyenlerdenseniz televizyonun en iyi işlerinden birini, aile üzerine yapılmış belki de en iyi diziyi kaçırıyorsunuz demektir. Tüm izleme planlarınızı iptal edip bir an önce başlayın derim…

This Is Us 2. Sezon

9.3

Puan

9.3/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.