Ülkemizde çoğu Amerikan dizisinin iyi kötü bir takipçi kitlesine sahip olduğunu söylemek mümkün. Ne yazık ki her dizi o kadar şanslı olamayabiliyor. Amerika’da en çok izlenen komedi dizilerinden biri olan The Goldbergs de bunlardan bir tanesi. Ülkemizde altyazısı bile çıkmadığı için kimseler tarafından izlenmeyen diziyi bense ilk sezonundan beri severek, ilgiyle takip ediyorum…

The Goldbergs, aslında Amerika’nın “Seksenler” dizisi diyebileceğimiz bir konsepte sahip ama bir farkla. Dizinin farkı yapımcısı Adam Goldberg’ün kendi ailesini anlatmasından geçiyor. Çılgın diyebileceğimiz ailesinin seksenlerde yaşadıklarını abartılı bir dille anlatan dizi izleyicilere farklı bir deneyim sunuyor. Şöyle ki bazen bölüm içerisinde “yok artık” diyebileceğimiz olaylar gerçekleşiyor ve bölümün sonunda gösterilen fotoğraflarda görüyoruz ki gerçekten öyle bir olay olmuş. Tabii sonuçta bu bir dizi ve her olay gerçek hayattan alınmamış. Örneğin ailenin kızı Erica gerçekte yokmuş bile ve renk katmak için diziye eklenmiş…

The Goldbergs, “aile dizisi” kavramına cuk oturan çok eğlenceli ve sıcak bir dizi. Çocuklarını hastalık derecesinde fazla seven ve onlar için her şeyi yapan çılgın anne Beverly, hayattaki en büyük eğlencesi televizyon karşısında sevdiği takımın maçlarını izlemek olan yani tam bir klasik baba Murray, kendisini dünyanın en yetenekli ve en muhteşem insanı zanneden Barry, ailenin nispeten aklı başındası gibi duran Erica ve kendi küçük ama hayalleri büyük ana karakter Adam hepsi de harika yazılmış ve yetenekli oyuncularla oynanmış başarılı karakterler. Bu ana ekibe katılan Lainey de iki sezondur diziye büyük renk katıyor.

The Goldbergs - 3

Abartı kullanmaktan kaçınmayan dizi bunu üzerine yakıştırmayı başarıyor ve dizi hemen hemen her bölümünde eğlendirmeyi ve güldürmeyi başarıyor. Komedi anlayışının çok zeki olduğunu veya yenilikçi olduğunu iddia edemem ama beni çoğu komedi dizisinden daha çok güldürdüğü gerçek.

Üçüncü sezon özelinden bahsedecek olursak The Goldbegrs, üçüncü sezonunda da başarısını sürdürüyor. Lakin dizinin tavan yaptığı nokta sanırım ikinci sezondaydı ve bu sezonun bir önceki sezona göre biraz düşüşte olduğu söylenebilir. Fakat bu The Goldbergs’ün ekranların en iyi komedilerinden biri olduğunu değiştirmiyor.

The Goldbergs’ün seksenler dizisi olduğunu söylemiştim. Ülkemizdeki Seksenler’le ilişki kurulabilecek olsa da (aslında tek benzerliği seksenlerde geçmesi) yabancı dizilerdeki karşılığı ise biraz 90’ların sonunda çekilen tek sezonluk harika Freaks and Geeks’e denk geliyor. O dizi de seksenlerde geçen bir öğrenci dizisiydi ve The Goldbergs de çoğu zaman öğrenci dizisi kıvamında ilerliyor. Goldbergs ailesinin üç çocuğu da aynı okulda öğrenci ve sahnelerin ciddi bir kısmı okulda geçiyor. Özellikle ana karakterin de küçük çocuk olması nedeniyle bana Freaks and Geeks’i hatırlatıyor ve o diziye doyamayan ben için bu elbette harika bir olay.

The Goldbergs - 2

Dizinin oyuncu kadrosundaki herkes işini en iyi şekilde yerine getirse de çılgın anne rolüyle Wendi McLendon-Covey televizyon tarihine geçecek nitelikte bir karaktere hayat veriyor. Keşke eleştirmen ödülleri dışında Emmy ve Altın Küre gibi daha prestijli ödüllerde de en azından adaylık alabilse. Barry karakterini canlandıran Troy Gentile dizinin başarısındaki büyük pay sahiplerinden biri. Rahatlıkla itici olabilecek bir karakteri çok başarıyla canlandırıyor ve sevilebilir yapmayı başarıyor. Beni dizide en çok güldüren isim kendisi… Başroldeki sevimli küçük Sean Giambrone da sevimliliği sayesinde diziyi sevdirmeye yardımcı oluyor.

Anlayacağınız The Goldbergs, kimselerin izlemediğini ve izlemeyeceğini bilsem de ısrarla önermeye devam edeceğim harika bir komedi. Keşke daha çok kişiye ulaşsa ve değeri daha çok bilinse…

The Goldbergs 3. Sezon

8.4

Puan

8.4/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.