2014’ün ilk yarısının en çok konuşulan filmlerinden biri “The Fault in Our Stars” oldu. Aynı addaki çok satan kitaptan uyarlanan film hem gişede beklenenden çok daha yüksek rakamlara ulaştı hem de genel olarak iyi yorumlar alarak adından söz ettirdi.  Özellikle filmde yer alan şarkılar ve başrol oyuncusu Shailene Woodley’nin performansı hala bir şekilde filmin gündemde kalmasına yardımcı oluyor. Ben de izleryazar’ın açılmasından aylar önce izlediğim ve pek beğendiğim filmle ilgili bir şeyler yazmadan geçmek istemedim…

The Fault in Our Stars’ın yönetmen koltuğunda bu filmle birlikte henüz ikinci filmine imza atmış olan genç yönetmen Josh Boone oturuyor. Her ne kadar başrollerinde iki genç ismin yer almasıyla “ergen filmi” yakıştırmaları yapılsa da The Fault in Our Stars bundan çok daha fazlasını vaat ediyor.

The Fault in Our Stars

Film, farklı kanser hastalıkları bulunan iki arklı gencin bir destek grubu aracılığıyla yollarının kesişmesiyle gelişen olayları konu alıyor. Ana karakterlerimiz tahmin edilebileceği gibi birbirlerine aşık oluyorlar fakat durumları göz önünde bulundurulursa bunun sıradan bir aşk olmayacağı aşikar…

The Fault in Our Stars’ın belki de en iyi başardığı şey içinde barındırdığı dram, aşk ve hatta yer yer komedi gibi unsurları çok iyi bir dengede bir araya getirmesi. Filmde ne cıvık bir aşk hikayesi var ne de baştan sona ağlatmayı hedefleyecek kadar ağır bir dram. İçinde hepsinden uygun miktarlarda barındırarak izleyiciye farklı duyguları aktarmayı çok iyi başarıyor film ve evet ağlatmayı da başarıyor.

Filmin bence bir diğer başarılı olduğu nokta repliklerin çok iyi yazılmış olması. Kitabı okumadığım için emin değilim ama  büyük ihtimal kitabın başarısıdır bu. Öyle ya da böyle filmdeki replikler izleyiciyi doyurmayı başarıyor.

The Fault in Our Stars

The Fault in Our Stars’ın en iyi ismi şüphesiz Shailene Woodley. Benim de yeni nesil genç yıldızlar arasında en sevdiklerimden biri olan Woodley, bu filmde oldukça iyi bir performans ortaya koyuyor. Şu sıralar adı Oscar adaylıkları için de anılan oyuncunun ilk beşe kalmasını şahsen çok istiyorum, ama aday edilmezse de doğrusu Akademi’yi çok suçlayamam. Yine de Woodley’nin birkaç yıl içinde Oscar’da en az adaylık alacak bir role kavuşacağını öngörmek hiç de zor değil.

Filmin bir diğer dikkat çeken ismi de Ansel Elgort. Muhtemelen bu filmle birlikte kendisinin de adını çok fazla duymaya başlayabiliriz. Genç oyuncu oldukça başarılı bir performans koyuyor filmde. Bu arada ilginçtir Woodley ile Elgort bu yılın gişe filmlerinden biri olan Divergent’ta da beraber iki kardeş rolünde yer aldılar. Belki de bu filmin de başarısı üzerine ikili başka projelerde de birlikte yer alabilirler…

Laura Dern ve Willem Dafoe gibi isimler de filmin kadrosunu güçlendiren isimler arasında. Özellikle Willem Dafoe’nin canlandırdığı karakter bence filme çok şey katan karakterlerden biri olmuş.

Sonuç olarak The Fault in Our Stars yılın ilk yarısının bence en iyi filmlerinden biriydi. En azından benim şimdiye kadar izlediklerim arasında öyleydi. Büyük ihtimalle yıl sonunda da en sevdiklerim arasında yer almayı sürdürecek. Eğer hala izlemediyseniz iyi bir film sizi bekliyor…

The Fault in Our Stars

8.5

Puan

8.5/10

1 Yorum

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.