Ekranların en uzun soluklu dizilerinden Shameless’ta 8. sezon da geride kaldı. Geçen yıllar boyunca dizinin başında çoğu küçük çocuk olan Gallagherlar büyüdü, pek çok karakter diziye dahil oldu, diziden ayrıldı ama bir şekilde Shameless istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmeyi başardı. 8. sezonda da dizi sezon içinde zaman zaman inişli çıkışlı bir grafik çizse de genel olarak başarısını sürdürdü. Gelenek olduğu üzere yine karakterler üzerinden 8. sezonu değerlendirelim…

Gallagher kardeşlerin en büyüğü Fiona, bir önceki sezon ilerlettiği restoran işinin ardından bu kez de apartman yöneticisi oldu ve sezon boyunca kiracılarla Fiona’nın mücadelesini izledik. Burada tanıştığı Nessa, Fiona’nın en büyük destekçilerinden biri olurken onun kız arkadaşı Mel ise Fiona’yı zaman zaman zorladı. Sezonun ikinci yarısında tanıştığı Ford da Fiona için yeni bir birlikteliğin kapılarını açtı. Fakat bu ilişkiyi ilgi çekici bulduğumu söylemem zor.

Lip’in sezon içerisinde pek çok konusu vardı. Bugüne kadar her istediği kızı çok rahat elde etmesini zaman zaman eleştirdiğim Lip’in hikayesi bu sezon belki de ilk kez değişti ve Lip platonik aşık durumuna düştü. Bu durum içerisindeyken Sierra ile kurduğu dostluk Lip’in hikayesindeki tek ilgi çekici kısımdı. Fakat bunun dışındaki yan hikayeleri hiç sevemedim. Sierra ile olan durumun sezon sonunda vardığı noktayı da…

Son sezonların dikkat çekici karakterlerinden olan Carl’ın hikayesi özellikle sezonun ikinci yarısında yine oldukça ilgi çekiciydi. Hayatını düzene sokma yolunda adımlar atan ve kafası askeri okulda olan Carl’ın  sosyopatlık belirtileri gösteren Kassidi ile ilişkisi Carl cephesinde işleri karıştırdı… Debbie ve Ian’ın hikayeleri ise bana göre sezonun en zayıf yanıydı.

Dizide Gallagher ailesinin komşuları olarak yer alsalar da Kevin ve Veronica’nın hikayeleri zamanla Gallagherlardan ayrışarak bağımsızlığını ilan etti. Özellikle sezonun ilk yarısında Kevin yine pek çok bölüme damgasını vurarak bol bol güldürdü. Özellikle kökenlerini öğrendiği bölüm sezonun zirve noktalarından biriydi. Eşcinselliğini sorguladığı bölüm de görülmeye değerdi. Fakat Svetlana yeniden dahil olduktan sonra hikayenin gidişatını ilgi çekiciliğini kaybetmeye başladı. Oysa daha önceleri bu üçlünün enerjisi diziye ciddi katkıda bulunmuştu…

Frank’e gelecek olursak… Geçen sezonki hikayesini beğenmediğim Frank, Monica’nın ölümünden sonra yepyeni biri olarak geri döndü. İlk kez çalışma hayatına atılan Frank’in hikayesi özellikle sezonun ilk yarısında farklı ve izlemeye değerdi. Amerikan çalışma sisteminde umduğunu bulamayan Frank’in Justin Bieber’ın “Baby” şarkısı eşliğindeki Kanada fanatikliği sezonun bir başka zirve noktasıydı. Önceki sezonlarda Debbie ve Carl ile zaman zaman işbirliğini izlediğimiz Frank’in bu sezondaki yoldaşı ise Liam oldu. Yıllardır büyümeyen, en küçük Gallagher nihayet büyüdü ve bu sezon hikayede daha ciddi yer bulmaya başladı. Liam’ın okulu üzerinden Amerika’da beyazların siyahilere bakış açısını ve zaman zaman siyahileri nasıl kullandıklarını göstermesi de sezonun dikkat çekici noktalarından biriydi.

Uzun lafın kısası Shameless, eleştirilebilecek noktaları olsa da genel olarak yine başarılı bir sezon geçirdi. Her sezon artık yolun sonuna gelmiş, hikaye bitmiş gibi gözükse de, bazı karakterler için zaman zaman tıkanmalarına rağmen senaristlerin hala yeni konu üretebiliyor olmaları takdire değer. Yapımcı ve dizinin kanalı Showtime’dan gelen açıklamalara bakacak olursak dizinin ekran macerasını yakın zamanda sonlandırmak gibi bir niyetleri de yok. Benim de şu an için bu duruma bir itirazım yok…

Shameless 8. Sezon

7.7

Puan

7.7/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.