Ekranların en uzun soluklu dizilerinden biri olan It’s Always Sunny in Philadelphia’da yaklaşık iki yıllık uzun bir aranın ardından gelen on üçüncü sezon geride kaldı. Philadelphia’da Paddy’s Bar adlı bir barı işleten, birbirinden ilginç karakterdeki beş kişilik bir çetenin maceralarını konu alan dizinin bu uzun arasının temel sebebi oyuncularının yeni projelere yelken açmasıydı. Hatta Dennis rolündeki Glenn Howerton’ın geri dönüp dönmeyeceği merak konusuydu…

Son sezonlarda alıştığımız üzere 10 bölümden oluşan yeni sezona, önceki sezon finalindeki şok ayrılığın etkisiyle başladık. “The Gang Makes Paddy’s Great Again” ile aradan geçen zamanın ardından işlerin nasıl gittiğini görme fırsatı bulduk. Mindy Kaling’in de konuk oyunculuğuyla renk kattığı bölüm, sezona iyi bir giriş niteliğindeydi. “The Gang Escapes” dizinin klasikleşen oyun konseptli bölümlerinin güzel örneklerinden biriydi. Hollywood’da sayıları giderek artan filmlerin kadın versiyonlarına gönderme niteliğindeki “The Gang Beats Boggs: Ladies Reboot” fikir olarak fena olmasa da uygulamada fena çuvallayan bir bölümdü. 10. sezonun açılış bölümü olan orijinal bölümü de pek sevmemiş biri olarak kadın versiyonu bence bu sezonun açık ara en zayıf halkasıydı. 4. bölüm olan cinsiyetçilik semineri temalı “Time’s Up for the Gang” ve özellikle 5. bölüm “The Gang Gets a New Wheel” sezonun keyifli bölümlerindendi. “The Gang Solves the Bathroom Problem” ise It’s Always Sunny in Philadelphia’yı neden sevdiğimizin özeti niteliğinde bir bölümdü. Tuvalet tabelalarından bir bölümlük geyik yapıp bunu yaparken pek çok şeye gönderme yapmaları çok keyifliydi. 6. bölüm sonrasındaki dizinin geri kalan dört bölümü ise ne yazık ki ilk altı bölümün (üçüncü bölüm harici tabii) epey gerisindeydi. Önceki bölümlerden klip şovu şeklindeki 7. bölüm konsept olarak güzel hazırlanmış ama geriye dönüşlerdeki sahne seçimlerini beğendiğimi söyleyemem. Eagles’ın şampiyonluğunu “Evde Tek Başına” konseptiyle birleştirmek fena fikir değildi fakat komiklikle iğrençlik arasındaki dengenin tutturulamaması bir çuval inciri berbat etmiş. Mac’in eşcinsel açılımı epik bir şekilde sonlandırılmış ama aynı zamanda sezon için final olan bu bölüm de sezon ortalamasının altındaydı…

Uzun lafın kısası It’s Always Sunny in Philadelphia, aradan geçen yıllara rağmen hala formundan pek bir şey kaybetmeyip eğlendirebilen bir yapım. 20 dakikalık bölümlerin neredeyse her biri ayrı bir konsept etrafında şekillenmeye devam ediyor. Bu konseptlerin bazıları efsane olurken bazılarının ise mayası tutmayabiliyor. Bu durum bu sezonda da devam etti ve bazı bölümleri (özellikle üçüncü bölüm) tamamlamakta dahi zorlandım fakat altıncı bölüm tadında bir bölümü ekranlarda göreceğimiz başka bir dizi yoktur sanırım. Dizi, on dördüncü sezon onayını da çoktan almıştı ve bu seviyede devam edecekse devamına da hala itirazım yok…

It's Always Sunny in Philadelphia 13. Sezon

7.3

Puan

7.3/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.