Her ne kadar dünyada en çok takip edilen ülke sinemalarından biri olsa da Güney Kore sinemasına bir türlü ısınamadım. Hatta Hayao Miyazaki animelerini bir kenara koyacak olursak Uzakdoğu Sineması olarak alanı genişletebiliriz. Bizlere fazlasıyla uzak olan kültürleri, dilleri, birbirine benzer isimler ve oyuncular bu durumun temel nedenleri sanırım. Fakat uzun bir aradan sonra nihayet bu ön yargımı haksız çıkaran ve yeni Uzakdoğu filmlerine şans verme konusunda bana motivasyon sağlayan bir film çıktı karşıma… Bu yıl Cannes Film Festivalinde ödülü alamasa da en çok övgüyü alıp adından en çok söz ettiren Chang-dong Lee yönetmenliğindeki Burning’den bahsediyorum…

Yazar olma hayali kursa da geçimini sağlamak için yan işlerle de uğraşmak zorunda olan Jong-su, köyde yaşayan saf bir gençtir. Bir gün karşısına oturduğu yerden eski komşusu, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Hae-mi çıkar. Hae-mi genç ve güzel bir kızdır ve geçmişten Jong-su’ya olan bazı hisleri vardır. Hae-mi, kısa süre sonra Afrika’ya geziye çıkacaktır ve bu süreçte kedisine Jong-su’nun bakmasını ister. Hae-mi döndüğünde ise yanında genç ve zengin Ben ile birlikte döner ve bu durum ilginç bir üçgenin başlangıcı olur…

Burning, biraz yavaş başlasa da karakterlerini tanıtma evresini geçtikten sonra su gibi akıp giden, bir sonraki adımı tahmin etmenin zor olduğu ve izleyiciyi sürekli merak haline bırakmayı başaran bir iş. Filmin Türkçe adı “Şüphe” olarak çevirilmiş ki filmin her anında bir şeylerden şüphe ediyoruz gerçekten. Filmin çok katmanlı yapısı sayesinde üzerinde düşünülebilecek çok fazla konu var. Film, çok fazla soru sordursa da bunların hepsini yanıtlamıyor ve bazı sorularda yorumu izleyiciye bırakıyor…

Filmin başrolünde yer alan Ah-In Yoo, karakterin saflığını yansıtmayı başaran ve izleyicinin kolayca etkileşim kurabileceği bir performans sergilemiş. Ona eşlik eden Jong-seo Jeon da sempatik halleriyle filmi sevdiren faktörlerden biri oldu. The Walking Dead ile Glenn olarak tanıdığımız Steven Yeun’un “The Great Gatsby” benzeri bir roldeki performansı da gayet yerindeydi. (İtiraf ediyorum kendisinin o olduğunu filmi izledikten sonra öğrendim.)

Uzakdoğu sinemasına olan ön yargılarımı en azından bir süreliğine yıkacak kadar iyi bir film olan Burning, ana akım kitlenin zevkine uymayacaktır muhtemelen ama ödül filmlerini biraz olsun takip eden, üzerinde düşündüren filmleri seven herkese tavsiye edebilirim. Şahsen Chang-dong Lee’nin diğer filmlerini de izleme isteği doğurdu bende, bu yılın filmlerinden başımı kaldırabildiğimde şans vereceğim mutlaka. Filmde senaryonun belki bazı noktalarda biraz daha açık olmasını tercih ederdim ve teknik olarak da filmin ufak tefek kusurları (takip sahnelerinin zayıflığı gibi) yok değildi ama genel olarak yılın çok iyilerinden biri olduğunu söylemek mümkün…

Burning

8

Puan

8.0/10

2 Responses

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.